LimanSohbet.Com Paylaşım Platformu

Son İletiler

Sayfa 1 ... 4 5 6 7 8
51
Genel Sohbet / Gündelik Davranışlar Ne Zaman ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:58 ös
Hepimizin gündelik hayatta yapmaktan hoşlandığı davranışlar ve faaliyetler vardır. Birbirinden farklı olan bu davranışlar, kimseye zararı yokmuş gibi görünse de bazen başta kişinin kendisi için zararlı bir davranışa dönüşebilir. Peki, bu gündelik davranışları ne zaman anormal olarak tanımlayabiliriz? Bir davranışın anormal sayılabilmesi için bazı ölçütlerden geçmesi gereklidir. Bunlar, olağandışı olmak, sosyal sapkınlık, gerçekliğin hatalı algılanması ve yorumlanması, belirgin kişisel sıkıntı, uyumsuz ya da kendini engelleyen davranış ve tehlikeli olmasıdır. Fakat bunların hepsi tek başına bir davranışa anormal dememiz için yeterli değildir. Normdan sapmış, kişinin işlevselliğini bozan, kişide belirgin bir sıkıntı/duygular yaratan ve kişinin kendisi veya başkaları için zararlı olan davranışlar anormal olarak değerlendirilir. Aynı zamanda davranışların bağlamını da değerlendirmek gerekiyor. Yani, bir davranışın yoğunluğu, sıklığı ve sürekliliği de anormallik değerlendirmesi için önemli kriterlerdendir. Özetle anormal davranış, bağlamla uyumsuz olmalı, belirli bir süreye yayılmış olmalı, yoğun bir biçimde hissediliyor olmalı ve ciddi belirgin sıkıntı yaratmalı, mutlaka işlevsellikte de bozulma gözlenmelidir.

Cep telefonları, artık hayatımızın merkezinde bulunan iletişim araçlarında sayılır. Akıllı telefonlarla birlikte cep telefonu ile her şeyi yapmak mümkün olduğundan beri kullanım sıklığı ve önem derecesi daha çok artmıştır. Fakat bazı kişiler özellikle gençler tarafından bu araç sanki kişinin eli, koluymuş gibi abartılı derecede önemli bir hal alır. Eğer bir kişi normalde kullanması gerekenden daha fazla telefonla vakit geçiriyorsa (örneğin, arkadaşıyla buluştuğunda veya yemek yerken bile karşıdaki kişiyle sohbet etmek yerine telefonuyla ilgileniyorsa), bir günde yapması gereken işleri aksatacak kadar işlevselliği bozuluyorsa (örneğin, telefondan kafasını kaldırmayıp çalışması gereken dersi çalışmamak, çok fazla vakit geçirip uykusuz kaldığı için sabah kalkması gereken saatte kalkamamak dolayısıyla işe ve okula geç kalmak gibi), telefonun ayrı kalması gereken sürelerde aşırı bir şekilde kaygı, üzüntü gibi olumsuz duygular hissediyorsa (bu duygunun uzun süre devam ediyor olması lazım) ve fazla telefon kullanımı artık kendisine ve/veya başkalarına fiziksel ve/veya psikolojik zarar verme ihtimali olduğunda artık anormal davranış seviyesindedir diyebiliriz. pendik escort Ünal ve Arslan (2013) tarafından cep telefonlarının bilinçsizce ve aşırı kullanımı nedeniyle ortaya çıkan başlıca fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar şöyle sıralanmıştır: Sürekli ekrana bakmak nedeniyle baş ağrısı, göz sulanması, göz yorgunluğu gibi fiziksel sağlık sorunlarına neden olması, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarının yaygınlaşması ile gerçek hayatta görüşmektense akıllı telefon üzerinden görüşmeye bağlı olarak asosyalliğe neden olması, sürekli cep telefonunu kontrol etmek nedeniyle konsantre kaybına neden olması, herkesle kolayca iletişim kurulabilmesi nedeniyle sağlıklı ve yasal olmayan ortamlara, çekilebilme riski, casus yazılımlar ile insanların özel hayatına müdahale edilebilmesi, uyku problemlerine neden olmasıdır. Buna göre akıllı telefon kullanımı gündelik hayatın bir parçası olmakla birlikte bazen anormal davranış olarak da tanımlanabilir.

Dijital ve/veya çevrimiçi oyunlar da giderek özellikle çocuklar ve gençler tarafından fazla ilgi gören teknolojik gelişmelerden bir tanesi. Bir kişi aşırı derecede video oyunları oynuyorsa, oynamama durumunda veya uzak kalması gerektiği durumda olumsuz duygular hissediyorsa, oyunlar yüzünden gündelik yapması gereken işleri yerine getiremiyorsa (işe gitmek, okula gitmek vb), kişinin kendisine ve çevresine zarar verme ihtimali varsa (saldırganlık, madde kullanımı vb) davranışı anormal olarak değerlendirebiliriz. Dijital oyun oynama süresi, bağımlılığın göstergelerinden biridir ve bağımlıların oyun oynama süreleri bağımlı olmayanlara göre daha yüksektir. Bilgisayar oyunlarının yoğun kullanımı kişiyi pozitif değil daha çok benlik saygısı, sosyal olma ve akademik başarı yönlerinden negatif biçimde etkilemektedir (Roe ve Muijs, 1998). Oyun tercihlerinde, özellikle yoğun şiddet içeren dijital oyunların, yalnızlık, düşük yaşam doyumu, depresyon ya da dikkat sorunları vb., psikososyal sorunlara neden olabildiği gibi kimi dijital oyunların da yorgunluk ve stresi azalttığı, boş zamanları değerli hale getirdiği, stresten uzaklaştırdığı, problemlerle baş edebilme ve öz güveni yükseltmeye yardımcı olduğu ve görsel-dikkat becerilerini geliştirdiği belirtilmektedir (Irmak ve Erdoğan, 2015).

Sosyal medya, yeni ve daha önce görülmemiş biçim, içerik ve iletişim alt yapısı sayesinde kullanıcıların günlük programlarının önemli bir kısmını kapsamaktadır. Bazen kişiler işlevselliğini bozacak, internet çekmeyişi veya az beğeni almak gibi nedenlerle aşırı belirgin olumsuz duygular sergileyebilirler. escort pendik Hatta sosyal medyadaki durumlardan dolayı özellikle kendine zarar verme ihtimali de oluşabilir veya "ne kadar çok beğeni alırsam o kadar fazla seviliyorum" gibi doğru olmayan bilişsel çarpıtmaları da oluşabilir. Böyle bir sosyal medya kullanımı anormal olur. Sosyal medyada olan meşguliyet daha fazla olduğunda ve duygusal desteğe daha çok ihtiyaç duymaya başlamaktadır. Kişilerin  aile içi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri giderek zayıflatmaktadır. Bununla birlikte içine kapanık olmakta ve sosyal medyaya bağımlı hale getirmektedir (Çiftçi, 2018).

İnternette günlük hayatta fazlasıyla kullandığımız ve iletişim için gerekli bir araç. Fakat interneti de kişiler yokluğunda aşırı olumsuz duygular hissedecek, kendileri ve başkaları için zararlı olacak (kişilerin özel alanlarına girebilmek vb.) ve işlevselliklerini bozacak (gündelik işleri yerine getirememek) derecede yani anormal şekilde kullanabiliyorlar. İnterneti bağımlılık derecesinde kullandığında genel olarak bir bireyin interneti gün içerisinde yoğun kullanılma isteğinin önüne geçememesi, internete bağlı olmadığında hayattan zevk almaması, internetten yoksun kaldığında aşırı sinirlilik hali ve saldırgan davranışlar göstermesi ve kişinin iş, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması gözlemlenebiliyor (Young, 2004).

Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdan biridir ve hepimiz bu ihtiyacımızı karşılamak isteriz. Fakat bazı kişiler bazen duygularla yemeyi eşleştirdiği için, bazen kaygı, korku, suçluluk gibi olumsuz duygulardan dolayı aşırı yemek yiyebiliyor. Bazen de beden algıları bozulduğu için, bilişsel çarpıtmaları olduğu için az veya hiç yemek yemeyebiliyorlar ve yediklerinde de kaygı ve suçluluk hissediyorlar. İki türlü de özellikle kendilerine zarar verdikleri için anormal şekilde beslenmek diyebiliriz. kurtköy escort Bu kaygıların beraberinde getirdiği, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, anoreksiya nevroza, bulimiya nevroza veya pika gibi yeme bozukluklarına neden olabilmektedir. Gençlerde ortaya çıkan bu beden algısı kaygısı, içinde yaşanılan kültürle de doğrudan bağlantılıdır. Kültürün benimsediği güzellik algısı, bireyleri de buna uyumlu olmaya itecek şekilde etkilemektedir. Cohen & Herbert (1996) yaptıkları çalışmaya göre aşırı az veya aşırı çok yemek yeme alışkanlıkları beden algısı, benlik saygısını olumsuz yönde etkileyebiliyor fakat sosyal çevre ile olan ilişkisinde herhangi bir anlamlı sonuç bulunamamıştır.
52
Genel Sohbet / Şiddet ve Öfke
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:58 ös
Toplumsal bir sorun olan şiddetin psikolojik kökenleri olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetin insandaki öfke duygusunun kontrol bozukluğu ile ilgili olduğunu kaydediyor. Narsisizmi yüksek olan kişilerin eleştirildiği zaman karşısındakine şiddet uyguladıklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddet uygulayan kişinin özgüveni yoktur. Şiddet zayıflık işaretidir" dedi. Şiddetin öğrenilen bir davranış olduğunu vurgulayan Tarhan, ailede yaşanan şiddet örneğinin sanal oyunlardaki şiddete oranla çocuğu çok fazla etkilediğine dikkat çekti.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sıkça gündeme gelen ve toplumsal bir sorun olan şiddetin psikolojik kökenleri ve psikopatolojik etkilerini değerlendirdi. İnsanda iki ana temel duygunun olduğunu, bunlardan birinin cinsel dürtüler ikincisinin ise saldırganlık dürtüleri olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Bu iki duygu da şiddetin sebeplerinden gibi gözüküyor. Şiddetin sosyal öğrenmeyle olması gerekiyor. Sadece başkalarına karşı değil, insan kendisine karşı da şiddet uygulayabilir. Bir kimse kendi kendine iç dünyasında da şiddet uygulayabilir. Bir vaka vardı; yıllar önce kolunu kesiyordu ve kanına ekmek batırıp yiyordu. Patolojik bir şiddet örneği ve o kişi bundan zevk alıyordu. İnsan ilginç bir varlık. Hiçbir hayvanda bunu göremezsiniz" dedi.

Şiddet duygusunun insanda çeşitli şekillerde ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "İçsel temel güçlerimiz var. Bunlar kullanma bozukluğu olarak çıkıyor. Toplumda şiddet kabul görüyorsa bunlar artıyor. Mesela şiddetin kabul gören bir alanı var; küfür etmek mesela. Futbol sahalarında şiddet kabul görüyor" diye konuştu. Şiddetin psikolojik, fiziksel ve duygusal şiddet olarak türlerinin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde tüm dünyada şiddet olaylarının artış gösterdiğine dikkat çekerek şunları söyledi: "Kişiye mobing uygulamak, kişiyi yok saymak ve bunu sistemli bir şekilde yapmak psikolojik şiddettir. maltepe escort Aile içinde yapılırsa domestik şiddet deniyor. ABD'de istatistik veriler var. Acil servislere başvuran hastaların 'si aile içi şiddetten başvurmuş. Bizim acil servislerimizle ilgili bilgim yok ama varsa da % 17 kadar olduğunu düşünmüyorum. Bu da şiddetin küresel bir sorun olduğunu gösteriyor. Peki, neden günümüzde şiddet arttı? Önceden insanlar daha vahşiydi daha ilkeldi. Şiddet insanın doğasında var.
Narsisizm, şiddeti artırıyor

Şiddeti artıran bir sebep ise narsisizm. Kişinin egosu o kadar yüksek oluyor ki. Mesela yurtta aynı odada kalan iki arkadaş var. Birisi 'Ortak buzdolabındaki çikolatayı neden yedin?' diye diğerine şiddet uygulayabiliyor. Narsisizmde kişinin hareketlerine yorum yapıldığında narsisizmi yüksek olan kişi karşı tarafı düşman gibi görüyor. Eleştiriye kapalı olma şiddetin en temel sebebidir. Narsisizmi yüksek olan kişiler şiddete eğilimli oluyor ve eleştirildiği zaman karşısındakine şiddet uyguluyor. Ama eğitimli narsisistler başkasına şiddet uygulatıyor."
Şiddet uygulayan kişi korkaktır

Hayvana şiddet, eşyaya şiddet uygulamanın ve vurup kırıcı olmanın da şiddet anlamına geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddetin nesnesi önemli. Narsisist kişi genellikle şiddeti kendinden daha güçsüz durumda olan kişilere uygular. Öfkelenir, acısını gidermek için çocuğuna ya da hayvana şiddet uygular. Şiddetin yön değiştirdiği duygular da genellikle kişinin öfkelendiği, kişiye karşı tepkisini kontrol edemediği durumlarda ortaya çıkar. Şiddet uygulayanlar arka planda korkak kişilerdir. Şiddet uygulayan kişinin özgüveni yoktur. Bağırarak ya da vurarak 'Ben varım, ben güçlüyüm' demeye çalışır. Şiddet zayıflık işaretidir. Medenileşmiş insanlar haklarını şiddete başvurmadan ve ikna yöntemi kullanarak ararlar. Duygularını sözle ifade etme becerisi olan insanlar şiddete başvurmazlar. Mezarlıkta ıslık çalan insanlar vardır. Dersiniz ki 'Ne cesur adam hiç korkmuyor!' Aslında onlar korkularıyla baş etmek için korkularının üstüne böyle giderler. Şiddet insandaki öfke duygusunun kontrol bozukluğu ile ilgilidir" diye konuştu.

Saldırganlık duygusunun tıpkı cinsellik gibi doğuştan geldiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Saldırganlık duygusu herhangi bir tehdit anında insanın kendisini koruması için verilmiş duygudur. Ama insan bu duyguyu kötüye kullanıyor. Hayvanlarda da var ama aslan toksa saldırmaz. Hayvanın güvenli alanına girmedikten sonra hayvan saldırmaz. escort maltepe Ama insan böyle değil. İnsan her yeri kendi alanı gibi görüyor" dedi. Çocuklardaki şiddet eğilimine de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Evde canlı şiddet varsa çocuk onu yansıtıyor. Kardeşini dövme ya da oyuncak fırlatma şeklinde ortaya çıkabiliyor. Oyunlardaki şiddet çocuğu evdeki kadar etkilemiyor. Anne ve babanın oyunlardaki şiddetin zararlarını, kötü bir şey olduğunu çocuğa anlatması lazım. Saldırganlık genetik ama şiddet sosyal öğrenmeyle ortaya çıkıyor. Şiddette rol model önemli" diye konuştu.
Şiddete şiddetle yanıt verilmemeli

Bağırıp çağıran kişinin her an şiddet uygulayabildiğini, bu kişi için savaş alanının şiddet uygulamak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Eşlerden birisi bağırıyor diyelim. 'O bağırıyorsa sen de bağır, tabak çanak fırlat' şeklindeki anlayışı yanlış. 1960'lı yıllarda feminizm anlayışı bu yöndeydi. Bu anlayış değiştirildi. Bağıran insan hisseden beyinle hareket eder. Siz o kişiyi düşünen beyne çekin. Bağırıp çağıran kişiye 'Niye bağırıp çağırıyorsun? Seni anlamıyorum' derseniz o da sesini düşürür. Acil servislerde biz bunu çok görüyoruz. Acil servise gelen hastaların çoğu hem fiziken hem ruhen yaralı. Korku ve endişe içinde. Yaralı dokuya dokunursanız insan hoplar ama sağlam yaraya dokunulduğunda bir şey olmaz. İnsan da ruhen yarasına dokunulmasın istiyor" diye konuştu.
Şiddet önlenebilir mi?

Şiddetin önlenmesinin ve şiddetin tedavi edilmesinin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddetin sebebini bulmak gerekiyor. Kişi depresyonda iken öfke kontrolü yapamıyor. Bazı kişiler içine kapanır bazı kişiler öfkelenir. Yeni kuşak antidepresanlarla tedavi ediyoruz. Böyle bir vaka vardı. Danışanımız bir öğretmendi. maltepe escorr Baktık beyinde serotonin azalmasına işaret eden duygular var. Bu tür vakaların önemli bir kısmı tedavi edilebiliyor ama bireysel olarak tedavi görmesi gerekiyor. Biz bu kişilere duygu ifadesi eğitimi veriyoruz. Kişi bunu öğrendiği zaman duygularını şiddet yoluyla değil de sözel olarak ifade etmeyi başarabiliyor" diye konuştu.
53
Genel Sohbet / Yurtdışında Çalışarak Kariyer ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 19, 2021, 04:33 ös


Bir çok kişinin hayali yurtdışında yaşamak, yurtdışında çalışmak ve karlı iş fikirleri ile zengin olmaktır. Yurtdışına çıkan Türk vatandaşları genellikle Avrupa ülkelerini tercih etmekle birlikte en çok çalıştıkları iş kolu genellikle turizm ve yeme-içme sektörüdür. Elbette mesleki tecrübeleriniz ve dil bilginiz yapacağınız işi etkileyecektir. Yurtdışında çalışmak isteyen kişilerin ilgi alanlarına göre ve bulundukları ülkenin iş olanaklarına göre seçim yapabilirler. İnşaat sektörü, gıda sektöre gibi iş alanları gitmiş olduğunuz ülkeye göre değişmektedir. Yurtdışında çalışmak için istihdam açığı olan ülkeleri tercih etmeniz sizin için yararlı olacaktır.

Yurtdışı asgari ücretler ile yaşayan ve çalışan çok sayıda Türk bulunmaktadır. Türkiye vatandaşları, özellikle dil açısından genellikle İngilizce konuşan ülkelerin vatandaşları kadar avantaj sahibi olmasa bile dillerini geliştirdikten sonra birçok alanda iş bulma fırsatı bulunabilmektedir. Yurtdışına özellikle dilinizi geliştirmek için gidiyorsanız, part time iş fırsatlarından yararlanabilirsiniz. Gideceğiniz ülkeyi buna göre seçerseniz oldukça avantajlı olursunuz.
54
Genel Sohbet / Sağlıklı kilo vermek için 8 ön...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kiloların fazlasıyla geri alındığını belirterek, bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Diyetisyen Özlem Tay, kışın sağlıklı kilo vermek için en etkili 8 yöntem hakkında bilgi verdi. Kışın sağlıklı kilo vermenin mümkün olabileceğini belirten Diyetisyen Özlem Tay, kış aylarının kısa günleri ve havanın erken kararmasının, gün içerisinde yemek yeme alışkanlığını azaltığını dile getirdi. Bu durumun, kışın zayıflayabilmek için bir avantaj oluşturduğunu ifade eden Tay, "Kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kilolar fazlasıyla geri alınıyor. Bazı püf noktalarına dikkat edilip kurallar uygulandığında ise sağlıklı kiloya ulaşmak mümkün olabiliyor" dedi.

"Kış mevsimini kilolu geçirmek zorunda kalmayın"

Vücutta bulunan yağ hücrelerinin ikiye ayrıldığını dile getiren Tay, beyaz hücreler daha çok kilo alımına neden olurken, kahverengi hücrelerin ise yağları kısa sürede yakarak, vücut ısısını dengede tutmaya çalıştığını açıkladı. bostancı escort Tay, "Kış aylarında vücut üşüdüğünü hissettiği anda, ısıyı dengede tutmak amacıyla kahverengi hücreleri harekete geçirir. Böylelikle beyaz yağ hücreleri yakılır ve vücutta enerji olarak açığa çıkar.

Metabolizma hızı da bu sayede artar. Kış mevsiminde soğuk havanın yanı sıra kış sebzelerinden de kilo vermek için yararlanılabilir. Karalahana, beyaz lahana, pazı, brokoli, kereviz, ıspanak ve pırasa gibi kök bitkileri, kilo kaybında önemli bir role sahiptir. Çünkü kök bitkileri diğer besinlere oranla ortalama iki kat daha fazla lif içerir" ifadelerini kullandı.

"Vücudunuzu aç bırakarak cezalandırmayın"

Uzun süre aç kalmanın zayıflamaya yardımcı olduğunu belirten Tay, ancak açlıkla verilen kiloların, vücuttan su ve kas kayıplarına yol açtığını söyledi. Tay, "Aynı zamanda uzun süreli açlıktan sonra alınan besinler, metabolizmanın yaşamını sürdürmesi için daha yavaş çalışılarak harcanır. Bu şekilde vücut kendini koruma altına alır ve her alınana kaloriyi vücuda yağ olarak depolar. Yani vücut, bu tür bir beslenme alışkanlığına vücut uzun süre dayanmaz ve eski yeme alışkanlıklarına dönüldüğünde, verilen kilolar hızla geri alınır. Aç kalarak günlük yaşama devam etmeye çalışmak; yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve nefeste aseton kokusu gibi sorunlara yol açmaktadır" diye konuştu.

"Light yiyecekleri abartmayın"

Enerji içeriği açısından referans ürünlere göre yağı yüzde 25 azaltılmış ürünlerin light besin olarak kabul edildiğini dile getiren Tay, "Bu besinlerin enerjilerinin yanında genellikle şeker ve yağ içerikleri de azaltılmıştır. beykoz escort Light ürünün üretim sebebi günlük alması gereken kalori, yağ ve şeker miktarını azaltmak, aynı zamanda içerdiği lif içeriği sayesinde kişiye doygunluk hissi vermesini sağlamaktır. Diyet yapanlar için önerilen bu ürünler kontrolsüz tüketildiğinde, kilo vermek yerine kilo alımına yol açar" şeklinde konuştu.

"Tek bir besin çeşidine takılmayın"

Yaşam boyunca görülen ve tüketilen hiçbir besinin diğerinden üstün olmadığını belirten Tay, "Herhangi bir besin gurubunun atlanması vücut sağlığını olumsuz etkilemekte, kalp ve kanser gibi önemli hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Her çeşit besin grubunun vücut için ayrı bir işlevi bulunmaktadır. Hiçbir besin tek başına, son derece karmaşık ve sistemli işleyen vücut mekanizmasının, düzensiz ve eksiksiz çalışmasını sağlayacak bir etkiye sahip değildir. Bu nedenle besin çeşitliliğine önem verilmeli ve her besin grubundan yeterli miktarda tüketilmelidir. güzelyalı escort Sofralar her renkten sebze ve meyve ağırlıklı olarak hazırlanmalıdır" dedi.
55
Genel Sohbet / Varikosel Nedir? Nasıl Korunul...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Varikosel, erkekte kısırlık nedenleri arasında en sık görülenidir. Normal toplumda %15, çocuğumuz olmuyor diye başvuran erkeklerin yaklaşık %35-40'ında(19-35 yaş grubunda:%24, 40 yaşın üstünde: %48) varikosel tespit edilir. Tedavisi ameliyatla yapılmaktadır. Erken tedavi, daha sağlıklı spermlerin üretilmesine ve hatta adolesan varikoseline bağlı küçülmüş bir testisin büyümesine yardımcı olabilir.

Çok merkezli (meta-analiz) yapılan bir çalışmada çalışmada muayenede varikoseli bulunan erkeklerin ameliyatla tedavi edilmeleri durumunda, ameliyat yapılmayanlardan yaklaşık üç kat kat daha fazla çocuk sahibi olma şansı elde ettikleri gösterilmiştir. Özellikle sperm değerleri bozuldukça bu oranın daha da yükseldiği bilinmektedir.

Varikosel, testisleri yıkayan kirli kan taşıyan venöz damarların anormal şekilde genişleyip, içlerindeki kanı taşıyamaz olmaları ve neticede kanın geri kaçması durumudur. Bu damarlar, oksijen ve besinler bakımından düşük olan kanı testislerden taşır. Genişlemiş damarlarında oluşan  geriakım  testislerde şişmeye sebep olur ve beklenen perfüzyon ve sağlıklı beslenme gerçekleşmez. Varikosel bacağındaki varisli damarlara benzer bir damar genişlemesidir. Varikosel hastalığı, ergenlik öncesi ve ergenlerde(adolesan) sık görülür, 10 yaşından küçük erkek çocuklarda nadir görülür. Erişkin erkeklerin yaklaşık %15'inde rastlanılır. escort bayan Sıklıkla sol tarafta bulunur ama nadir de olsa sağ ya da iki taraflı da gelişebilir. Sağ tarafta bulunan varikosel olgularında, karın içinde damarlara bası yapan kitleler bakımından dikkatli olunmalıdır. Varikosel bazen tümör (böbrek tümörü) belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda ultrasonografik inceleme ile araştırılır, olmazsa bilgisayarlı tomografi ya da MR görüntüleme ile daha detaylı tetkik edilirler. Varikosel genellikle belirti vermez ve ağrısızdır, ve çoğunlukla tedavi gerektirmez.

Varikosel Neden Olur?

Varikosellerin neden geliştiği kesin bilinmemekle birlikte. Varikosel, yapısal bir bozukluktur ve değişik nedenlerden dolayı gelişmiş olabilir.


Damar içindeki kapakçıkların yetersiz gelişimi nedeniyle olmuş olabilir.

Özellikle sol taraf testis damarlarında kan basıncının yüksek olması da bunu yapabilir.

"Nutcracker" dediğimiz bir fenomenle, testisten çıkan damarların daha büyük damarlar arasında sıkışmasına da bağlı olabilir.

Ergenlikte testise gelen kan akımının, testisten çıkan kan akımının kaldıramayacağı kadar yüksek olması durumları da varikosel gelişmesinde sorumlu tutulmaktadır. Yani genç erkeklerde hızlı cinsel organ büyümesi ile ilişkili olabilir

Ama özellikle sağ tarafta görülen varikosel olgularında karın içinde bası yapan kitleler de söz konusu olabilir.

Varikosel Sperm kalitesi üzerine etkileri nelerdir?

Anormal sperm parametrelerine sahip hastaların %25'inde varikosel tespit edilir. Varikoseli olan hastaların ise %35-55'inde anormal sperm parametrelerine sahip olduğu görülür.Varikosel derecesi ne kadar fazla ise sperm parametreleride o derece anormal olarak görülmektedir, derece 3 de bu oran %54'e kadar çıkmaktadır. Varikoselin sperm parametrelinin üzerine ve kısırlığa olan olumsuz etkileri temel olarak hala çok net olmamakla beraber oksidadif stres, ısı artışı, böbrek ve böbreküstü bezinden zararlı maddelerin(metabolitlerin) reflüsü, hormonal dengesizlik ve hiposki(oksjen azlığı) gibi çok faktörlü mekanizmalar suçlanmaktadır. anadolu yakası escort Bu olumsuz etkilerin merkezinde temel olarak oksidatif stres rol oymamakta ve yer almaktadır.Varikoselin derecesi arttıkça oksidadif stres yükü de artmakta ve başarılı bir ameliyattan sonra bu stres ortadan kalkmaktadır.Varikosele bağlı oksidatif sters DNA hasarına neden olmakta hamilelikte düşüklere ve genetik bozukluklaada neden olduğu gösterilmiştir. DNA hasarı DNA fragmantasyon indexi ile değerlendirilmektedir.

Aşağıdaki nedenlerden biri ya da bir kaçı sonucu sperm kalitesinde ve üretiminde bozulma görülebilir:

    1-Testisten drene olamayan kirli kanın geriye doğru testis içine yaptığı basınca bağlı staz ve bunun yarattığı oksijen düşüklüğü.

    2-Testislerde erkeklik hormonu olan testosteron salgılayan Leydig hücrelerinde gelişen fonksiyon bozukluğu.

    3-Sperm hücrelerinin gelişiminde ortaya çıkan bozulma.

    4-Geriye kaçan kan ile birlikte böbreklerden ve böbreküstü bezden gelen ve toksik maddeler içeren kirli kanın testislere geri akması.

    5-Testislerde ısı artımı (normalde testisler skrotum içinde vücut ısısından 2 ila 3 derece daha düşük ısıda çalışırlar, bu ısı artarsa sperm üretimi de bozulabilir).

    6-Gonadotropin ve androjen hormonlarının salgılanmasında bozulmalar.

    7-Sperm hücreleri ile bunları saran doku tabakaları (lamina propria-ekstrasellüler matriks-germinal epitel) arasında iletişim bozukluğu.

    8-Genişlemiş damarlar içinde biriken nitrik oksit (NO) varikoseli olan erkeklerde üreme fonksiyonlarını bozarak çocuk olmasını önleyebilir .

    9-Etkilenen testisin küçülmesi(atrofi). Testis çok sayıda sperm üreten tübüllerden oluşur. Varikoselde bu tübüller zarar görür testis küçülür ve yumuşar. Testisin küçülmesine neyin sebep olduğu açık olammakla beraber venöz kan (kirli kan) birikiminin yarattığı baskıdan söz edilebilir.

Varikoselin Belirtileri Nelerdir?

Varikosellerde genellikle semptom olmaz. ümraniye escort Bazı durumlarda, künt-keskin ağrıya kadar değişen bir skalada ve derecelerde ağrı olabilir. Ağrı, ayakta ve eforla artar, gün boyunca devam eder, sırt üstü yatınca hasta rahatlar.

Varikoseli hasta kendiside  fark edebilir veya rutin bir fizik muayene sırasında veya daha büyük bir yaşta kısırlık değerlendirmesi sırasında ebeveynleriniz veya bir doktor tarafından fark edilebilir.

Varikoselin Teşhisi ve Derecelendirilmesi

Varikosel tanısında altın standart fizik muayenedir. Ayrıntılı bir tıbbi öykü ve varsa belirtiler tanıda yol göstericidir.Varikosel tanısı klinik muayene ile konulur. Ultrason ve Dopplerin,bazı durumlarda özellikle reflü tespitinde ve miktarını tayin etmede katkısı vardır. Optimal sıcak ortamda ve hasta ayakta iken elle muayene yapılır. Bu sırada ıkındırılarak (Valsalva manevrası) damarlarda gözle fark edilemeyen genişlemeler de hissedilmeye çalışılır.

Muayene bulgularına göre varikosel 3 dereceye ayrılır:

    1. Derece: Ancak ıkındırma ile fark edilen, hafif derecede varikosel.

    2. Derece: Normal solunumda ama ancak elle muayenede fark edilen, orta derecede varikosel.

    3. Derece: İstirahat halinde elle hissedilen ve gözle bile fark edilebilen büyük varikoseller.

Fizik Muayene: Fizik muayenede ayakta iken ve/veya ıkınırken ortaya çıkan variköz damarlar tanı koydurur. Şişmiş damarlar "kurtçuk dolu  torba" gibi hissedebilir. Her iki testis boyutlarını karşılaştırmak  için beraber incelenmelidir. Varikoselden etkilenen testis genellikle daha küçüktür. Hasta muayene edilirken önce yatar pozisyonda damarlar kontrol edilir. Bu sırada geriye doğru boşaltılır ve hemen arkasında ayağa kaldırılarak boşalan damarların kanla dolması derecesine bakılır. İşte bu sırada damarlarda ortaya çıkan değişiklikler yukarıdaki skalaya göre derecelendirilir. Varikosel ne kadar büyükse, tedaviden de o kadar fazla yarar sağlanılır.

Dopler Ultrasonografik inceleme: Doppler ultrason ile varikosel muayenesi bazı durumlarda istenir. Özellikle skrotumu küçük olan ya da artmış yağ dokusu nedeniyle iyi bir değerlendirme yapılamayan veya önceden ameliyat olmuş şimdi ise kontrole gelen bazı erkeklerde gerekebilir. Ama yine de teşhisde asıl olan, elle muayenedir.Dopler USG ayrıca  varikosel ameliyatından sonra semen parametrelerinde yeterince iyileşme olmaması ve başarısız ameliyat ve tekrar ettiği(Nüks) düşünülen hastalarda ve adölesan varikoselin takibinde kullanılmaktadır.

Doppler USG de İstirahatta veya hasta ıkındığında damar çapları (3 mm ve üstü) ve geri akımın(reflü 2 saniyeden fazla olması) varikosel tanısının doğrulanması için kullanılır.


Adolesan Varikosel Nedir?


Ergenlik varikoseli (adölesan varikoseli), Adolesan yaşlarda (11 ile 16 yaş arası) testislerin bulunduğu torbalarda ağrı gibi bulguların yanı sıra, testis gelişiminde gerileme, atrofi (küçülme) ve erişkin yaşlarda sperm değerlerinin bozulması sonucunda kısırlığa yol açabilecek varikosel türüdür. Çocukluk çağı ve adolesan yaş grubundaki varikosel olgularının çoğu herhangi bir belirti vermez. Genelde fizik muayene ile tesadüfen saptanırlar veya aileler tarafından fark edilirler. Fizik muayene yapıldığında, olguların yaklaşık %10'unda etkilenen taraftaki testiste hacim kaybı saptanmaktadır. Adölesan varikoselin görülme sıklığı %15 olmakla beraber, büyümenin hızlandığı 13 yaşından sonra yaşla birlikte artmaktadır. samandıra escort Olguların %90'ında sol varikosel görülürken yaklaşık %10 olguda iki taraflı varikosel   saptanır.Adölesan varikosel değerlendirilirken testis hacmi de ölçülür. Testis hacimlerinin ölçülmesi, varikosel tedavisinin gerekliliği ve varikoselektomi sonrası testis hacimlerinin izlenmesi açısından gereklidir. Testis hacimleri, çeşitli hacim ölçerlerin (orşidometre) yanı sıra ultrasonografi ile de ölçülebilmektedir. Adölesan varikosel de temel amaç kısırlığı önlemek, optimal hormon üretiminin devamını sağlamak ve   testis hacmini korumaktır. 

Varikosel Tedavisi Nasıl Yapılır?

Varikosel tedavisinin tek yolu cerrahidir, ancak tüm hastalar ameliyattan fayda görmeyebilir. Temel olarak kısırlık şikayeti  olan hastalarda varikosel varsa ve sperm parametrelerinde bozulma varsa varikosel ameliyatı önerilmektedir. Bunların dışında günlük yaşantıyı etkileyecek tarzda ağrı yapıyorsa, adölesan döneminde varikoseli var ve iki testis arasında %20 den fazla küçülme(2-3cc) , ağır bedensel spor veya çalışma hareketi yapanlarda, mevcut varikoselin ilerleyeceği düşünülen hastalar, kozmetik kaygı taşıyan hastalar varikosel ameliyatı için aday hastalardır.

Varikosel ameliyatından sonra sonuçlarını değerlendirmek için en az ameliyattan birkaç ay geçmesi beklenir. Bunun nedeni, yeni spermlerin gelişimi ve ameliyatın etkileri yaklaşık 3 ay içinde ortaya çıkmasıdır.

Cerrahi: Cerrahi girişim, genişlemiş damarların kasıktan küçük bir cerrah kesi ile bu genişlemiş damarlar(testiküler ven, kremasterik-eksternal testiküler venler ve kısmen de vazal venler) bağlanır, böylelikle kirli kan bu genişlemiş damarlar yerine daha sağlıklı damarlara yönlenmiş olur ve zaman içinde bu variköz damarlar atrofiye olarak kaybolur.

Mikrocerrahi: Bu yöntemle çıplak gözle görülemeyen lenf damarları korunur ve oluşabilecek komplikasyon görülme riski azalır, lenfatik akış engellenmemiş olur.

Laparoskopik: Varikoselektomi Laparoskopik olarakta yapılabilir, sonuçlar birbirine benzerdir

Anjiografik Tıkama: Daha az sıklıkla, varikosel tedavisinde anjiyografik oklüzyon adı verilen bir prosedür kullanılır. Varikoz damarlara özel bir sklerozan  madde enjekte edilir ve bu madde damarlarda çöker ve tıkaç oluşturur,Anestezi gerektirmez ancak ışın(radyasyon) maruziyeti olur.

Tekrar Eden Nüks Varikosel Nedir?

Daha önce bahsedildiği gibi uygun yöntem ve titizlikle yapılmadığı, eksternal ve internal spermatik venler tümün bağlanmadığı durumlarda  varikosel ameliyatında yeterli sonuç alınamamaktadır biz buna sebat eden(persistan) veya nüks(Tekrarlayan) varikosel demekteyiz. Bu durum doğuştan gelen bazı anatomik damar varyasyonlarından da kaynaklanabilmektedir. caddebostan escort Nüks varikosel değerlendirilmesi için ameliyattan sonra 6-10 ay içinde sperm parametrelerinde düzelme olmaması, gebelik sağlanamaması, testis gelişme geriliğinin devam etmesi, ağrı ve testosteron düşüklüğüne bağlı şikayetlerinin devamı bize nüks varikoseli düşündürecek bulgulardır. Nüks varikoselin tanısında Fizik muayene ve  özellikle Doppler USG kullanılmaktadır.
56
Genel Sohbet / Kilo vermede yanlış uygulamala...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda herkesin bir fikri ve doğru bildikleri vardır. Ancak bu bilgiler kulaktan kulağa bilgi kirliliğine yol açmaktadır.

Bugün doğru beslenmede aslında doğru bildiğiniz yanlışlardan bahsedeceğim.

1. Aç kalırsam kilo veririm. YANLIŞ!

Uzun süre aç kalmak sizi kısa zamanda zayıflatır fakat bu zayıflamanın çoğu vücuttan su ve kas kayıplarına neden olmaktadır. Aynı zamanda aç kalarak vücudumuz aldığımız az kalorili besinleri metabolizmamız yaşamını sürdürübilmesi için daha yavaş harcar. Bu şekilde vücut kendini koruma altına alır ve her alınana kaloriyi vücuda yağ olarak depolar. Bu tür beslenme programına vücut uzun süre dayamayacağı için, eski yeme alışkanlıklarına döndüğünde metabolizma yavaşladığı için verdiği kiloları hızlı bir şekilde geri alır. Bunu da unutmayalım, aç kalarak günlük yaşamaya devam etmeye çalışmak kişide yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve ağız içi aseton kokusu gibi sıkıntılarla karşı karşı kalmaktadır.

2. Aldığım besin 'Light' ise istediğim kadar yiyebilirim. YANLIŞ!

Light ürün nedir? Öncelikle buna açıklık getirelim. Enerji içeriği açısında referans ürünlere göre yağı %25 azaltılmış üründür. Bu enerjisi azaltılmış ürünler genellikle şeker ve yağı azaltılmış ürünlerdir. Light ürünün üretim sebebi günlük alması gereken kalori,yağ ve şeker miktarını azaltmaktır aynı zamanda içerdiği lif içeriği sayasinde kişiye doygunluk hissi vereceğindendiyet yapanlar tüketebilir. kurtköy escort Fakat kontrollü bir şekilde tüketilmez ise kilo vermek yerine kilo aldırır.

3. Tek bir besin çeşidi ile zayıflama isteği.YANLIŞ!

Yaşamımız boyunca gördüğümüz ve tükettiğimiz hiçbir besin diğerinden üstün değildir. Herhengi bir besin gurubunun atlanması vücut sağlığını olumsuz etkilemekte ve önemli hastalıklardan olan kalp ve kanser riskini artırmaktadır. Dünyada her varlığın bir sebebi olduğu düşünülürse, her çeşit besin gurubununda vücudumuz için önemli işlevleri vardır. Hiçbir besin tek başına, son derece karmaşık ve sistemli işleyen vucüt mekanizmasını düzensiz ve eksiksik çalışmasını sağlayacak mucizevi bir etkiye sahip değildir.

4.  Kilo vermek istiyorsan ekmeği hayatından çıkar. YANLIŞ!

Özellikle beslenme uzmanı olmayan kişiler tarafından sosyal medya da ekmeğin sağlıksız bir besin olduğu ve hiç yenmemesi gerektiği dile getiriliyor. Öncelikle her besinin bir besin değeri olduğu ve yeterli ve dengeli tüketilmediği sürece  kilo alımının gerçekleşeceğini unutmayalım. Ekmek de diğer besinler gibi kişinin ihtiyacına göre alındığı takdirde kilo aldıran sağlıksız bir besin değildir. Aksine B grubu vitaminlerden zengin ve içerdiği komplekskarbanhidrat nedeniyle kişiye hem tokluk hissi veren hem de kan şekerini düzenleyen bir besin grubudur. pendik escort Kompleks karbonhidrat olarak bahsettiğim kepekli, çavdar ve tam buğday ekmeğidir. Sağlıklı bir insanın günlük alması gereken karbonhidrat miktarı bütün %55-60 olması gerekir. Bu orana ekmek yemeden ulaşmamız mümkün değildir. Şunu da unutmalayım ekmekten uzak kaldığınızda abur cubura ve yüksek kalorili yiyeceklere daha fazla yöneleceği için kilo alımı hızla artacaktır.

5. Diyet yaparken, meyve tüketmemeliyim! YANLIŞ!

Diyet yaparken en çok tüketmeniz gereken gıdaların başında, birinci olarak sebzeler ve ikinci olarak meyveler gelir. Şunu çok iyi bilmeniz gerekir ki, her gün sebze ve meyve tüketmeden sağlıklı olamazsınız. Diyet yaparken, meyve tüketimi belirli ölçüde şarttır. meyve şekeri sizin düşündüğünüz gibi diyetinizi bozmaz. Burada önemli olan kararında tüketmektir. Aksi halde, gerekli vitamin ve minerallerden yoksun kalacak ve vücudunuz bu diyet döneminde zarar görecektir. Diyet yaparken Suyu sıkılıp içilmemelidir. Lifinden ayrılan meyve şekeri, işte o zaman sizin için faydasını büyük ölçüde yitirmiş olacaktır.Her gün mutlaka meyve tüketin. Diyet yapsanızda, diyet yapmasanız da meyve tüketin.

6. Akşam 18.00 den sonra hiçbirşey yemezsek kilo veririz. YANLIŞ!

Her bireyin yaşam tarzı farklıdır ve sabah uyanma akşam yatma, iş saatleri değişkendir. Kilo vermek için önemli olan ne zaman yenildiği değil ne kadar yenildiği ve ne kadar fiziksel aktivite yaptığıdır.Burada dikkat edilmesi gereken  yatış saatinden 3 saat önce akşam yemeği ve 2 saat öncesi ara öğün saatinizi bitirmeniz gerektiğidir.'' Diyetler bireye özgüdür ve onun günlük yaşantısına uyum sağlamalıdır.''

7. Sabahları aç karnına limonlu su, greyfurt suyu ve maydanoz içmek zayıflatır. YANLIŞ

Literatürde ve bilim dünyasında Hiçbir besinin yağ yakıcı özelliği yoktur. limon ve greyfurtun içerdiği  C vitamini nedeniyle bağışıklık sistemini güçlendiren besin gruruplarıdır. Aynı zamanda kolesterol düşürmeye yardımcı bir besindir. tuzla escort Ancak Limon ve greyfurtun asitli yapısı mide asidini artırarak, açlık hissini artırır ve ileri de ciddi mide hasarına sebebiyet verir.Bu nedenle sabah aç karınana tüketmek yerine ara öğünlerde tüketmek daha sağlıklı bir tercih olacaktır.

Maydanozun c vitamini yönünden zengin idrar söktürücü bir besindir. İdrar kaybı nedeniyle insan kendini hafiflemiş hisseder, yoksa kilo kaybına ve yağ dokusu azalmasına hiç bir faydası yoktur.
57
Genel Sohbet / Balık yemenin faydaları nelerd...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Balık, zengin vitamin içeriği ve güçlü besin değeri bakımından hem çocukların hem de yetişkinlerin düzenli olarak tüketmesi gereken bir gıdadır. Yaşadığı denize ve mevsimine göre değişmekle birlikte özellikle kış aylarında taze ve çok çeşitli olan balık, haftada en az 2-3 gün sofrada bulunmalıdır. Memorial Diyarbakır Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü'nden Uz. Dyt. Özlem Tay, balığın bilinmesi gereken 10 önemli yararı hakkında bilgi verdi.

Bağışıklık sistemini koruyor

Özellikle mevsiminde tüketilen balık, içerdiği yağ asitleri sayesinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için son derece gerekli olan bir besindir. Balığın gribe ve enfeksiyonlara karşı vücudu koruduğu, yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle sezonunda balık, haftada 2 kez düzenli olarak tüketilmelidir.

Omega3 deposu

Balıkta, diğer hayvansal kaynaklı besinlerin aksine doymuş yağ yerine, doymamış yağ asitleri denilen omega3 yağ asitleri bulunur. maltepe escort Omega3, vücudun üretmediği ve en fazla balıkta bulunan son derece faydalı bir yağdır. Özellikle soğuk su balıklarından somon, uskumru, sardalye ve ton balığı omega3'ten oldukça zengindir. Omega-3; kalp ve damar sağlığını koruyucu özelliğinin yanı sıra gözde sarı nokta hastalığı riskini azaltır, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur.

Zeka gelişimine fayda sağlıyor

Balık, iyottan zengin bir besin kaynağı olup zeka gelişiminde önemli rol oynar. Balık yiyen çocukların zeka puanlarında artış meydana geldiği ve öğrenme kabiliyetlerinin arttığı görülür. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında düzenli balık tüketen annelerin bebeklerinde öğrenme, algılama ve bebeklik döneminde kavrama, tutma gibi el fonksiyonlarının güçlü olduğu saptanmıştır. Bebek ve çocuklarda zeka gelişimini destekleyen balığın bileşimindeki DHA, görme ve nörolojik gelişimin sağlıklı bir biçimde gelişmesinde son derece etkin rol oynar.

Kalp sağlığını koruyor

Balık tam bir kalp dostudur. Balığın içerisindeki omega3 yağ asitleri kötü kolesterolü (LDL) düşürürken iyi kolesterolü (HDL) artırır. tuzla escort Kandaki trigliserid yani serbest yağların düşürülmesini sağlar. Tansiyonu düşürerek kalp yetmezliğinden ve inme riskinden korur, kanın pıhtılaşmasını önleyerek akışkanlığını artırır.

Kemikleri güçlendiriyor

Balık, kemikleri de güçlendirir. Özellikle de kılçığı ile yenilebilen küçük balıklar kalsiyumdan zengin olduğundan, kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bu özelliği ile kemik erimesi sorunu yaşayanlar, menopoz dönemindeki kadınlar ve yaşlılar bol bol balık tüketmeleri önerilmektedir.

Hücreleri onarıyor

Proteinler vücut için çok önemli besin kaynağıdır. Balığın da aralarında yer aldığı bazı besinler kaliteli protein yağlarını oluşturur. Protein, hücrelerin onarılması ve yeni dokuların yapımı için önemli göreve sahiptir. Bu yüzden protein bakımından zengin olan balık mutlaka tüketilmelidir.

Depresyondan koruyor

Yoğun iş temposu ve günlük yaşamın hareketliliğinde, sorunlar bazen üst üste gelebilir. Özellikle kişilik itibariyle yatkın olan bireylerde stres yerini depresyona bırakabilir. Yapılan çalışmalar, özellikle somon, uskumru ve ton balığı gibi yüksek oranda Omega3 yağ asitlerini barındıran balıkların depresyona karşı büyük fayda sağladığını ortaya koymaktadır.

Diyabet riskini azaltıyor

Omega-3 gençlerde diyabet riskini önemli ölçüde azaltır. İnsülinin işlevini artırıp, Tip 2 diyabete karşı koruma sağlar. gebze escort Bu nedenle diyabet hastalarının ve diyabet riski taşıyanların bol bol balık tüketmesi faydalı olacaktır.

Alzheimer Riskini Düşürüyor

İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte çağın hastalığı olarak gittikçe daha sık görülen Alzheimer'a karşı haftada 2 kez balık tüketmek büyük önem taşır. Balık yağının ve Omega3 yağ asidinin faydalarından biri de Alzheimer riskini düşürmesidir. Alzheimer'ın yol açtığı hafıza kaybını önlemede güçlü bir silah olan balık, özellikle de buğulama ya da ızgara olarak tüketilmelidir.

Eklem ağrılarına faydalıdır

Omega3 yağ asitleri dokuların hasar görmesine neden olan mekanizmaların geri dönüşümünü sağlayarak anti-inflamatuar etki gösteren en güçlü besin bileşenlerinden biridir. fenerbahçe escort Özellikle romatoid artrit hastalarında görülen eklem romatizmasının azaltılması ve mevcut ağrıların giderilmesinde balık tüketiminin önemli faydaları bulunur.
58
Genel Sohbet / İnsülin Direncine Genel Bir Ba...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:44 ös


İnsülin pankreastan salgılanan ve şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. İnsülin bu düzenlemeyi yaparken "insülin reseptörü" adı verilen bir yapıya bağlanır ve aktive olur. Bu reseptör, çeşitli nedenlerle insülinin bağlanmasına izin vermez ise; insülin kanda yeterli miktarda olduğu halde görev yapmıyormuş gibi görünür.

İnsülin direnci, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilir. Normal şartlarda vücut şekeri 1 ünite insülin ile kontrol altına alabiliyorken insülin direnci olan hastalarda vücut 2-3 ünite insülin salgılamak durumunda kalır. Bu da vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir.

İnsülin direnci, karmaşık bir patogeneze sahiptir, halen tam olarak aydınlatılamamış ve araştırılmaktadır. Obezite ile insülin direnci arasında çok güçlü bir ilişki bulunmaktadır. İnsülin direncinin en sık sebebi obezitedir. İnsülin direnci ortaya çıktığında hemen klinik belirti vermeyebilir. Subklinik dönemde diyet düzenlenmesi ve egzersizi içeren yaşam tarzı değişiklikleri ve kilo verilmesi ile insülin direnci gerileyebilir. İnsülin direncine müdahale edilmediğinde, uzun dönemde birçok hastalığa sebep olabilir. Kardiyovasküler hastalık riski artar. Endotel fonksiyonu bozulur. Hiperkoagulasyon problemi ortaya çıkar. Tip 2 diyabetes mellitus gelişir. Polikistik over sendromu gibi sık görülen hastalıklar da insülin direnci ile ilişkilidir. kadıköy escort Metabolik sendrom sıklığı gittikçe artmaktadır. Metabolik sendromun en önemli bileşeni insülin direncidir. İnsülin direncinin ölçümü için altın standart olan metot, HOMA (Homeostazis Model Assesment) metotudur. HOMA formülü açlık serum glikozu ve açlık serum insülini değerleri ile hesaplamaya dayanır.

İnsülin direnci ile Tip II DM oluşumunu engellemek ve azaltmak için kullanılan en önemli yaklaşımlardan biri yaşam tarzı müdahalesidir. Buna göre vücut ağırlığı artışı önlenmesi, toplam ve doymuş yağ asitleri tüketiminin azaltılması, fiziksel aktivite düzeyinin arttırılması ve gerekli durumda uygun farmakoterapiye başvurulması rehberlerde yer alan önerilerdir. Şayet geriletilemeyecek duruma gelmiş ve klinik problemler ortaya çıkmışsa hastalığa uygun ilaç tedavisi verilebilir. İnsülin direnci medikal tedavisine ek olarak yaşam tarzı değişiklikleri ilaçların etkinliğini arttırmaktadır. İnsülin direncine karşı yapılacak yaşam tarzı değişiklikleri, kilo verilmesi, diyet düzenlenmesi ve düzenli egzersiz  insülin direncinin ve oluşabilecek komplikasyonların büyük ölçüde önüne geçmiş olur.

İNSÜLİN DİRENCİ VE BESLENME

Karbonhidrat: Günlük enerji ihtiyacının belirli bir miktarını karbonhidrat içeren besinlerden karşılamak kan glukoz kontrolü üzerinde etkiye sahiptir. Diyabet tedavisindeki önerilerine göre yaşam tarzı değişikliğini içeren düşük yağlı, düşük karbonhidratlı ve enerji kısıtlı diyetler insülin duyarlılığının artması üzerinde etki göstermektedir. Yapılan çalışma ve değerlendirmelerde glukozun beyin ve santral sinir sisteminin enerji kaynağı olmasının yanında suda çözünen vitamin ve mineraller içinde gerekli olması nedeniyle günlük karbonhidrat alım miktarının 130 gram altına düşmemesi gerektiğini önerilmektedir. suadiye escort Ancak, toplam karbonhidrat alımı yerine alınan karbonhidratın türü, vücutta glukoz seviyelerini artırma ve insülin sinyalizasyonunu etkileme durumunu belirleme açısından son derece önemli bir yere sahiptir.

Fruktoz: Yapılan çeşitli çalışmalarda fruktozun glukoz metabolizması ve insülin duyarlılığı üzerindeki olumsuz etkileri bildirilmiştir. Fruktoz meyvelerde doğal olarak bulunabilen bir monosakkarit olmakla birlikte aynı zamanda tatlandırıcılı içecekler ve işlenmiş besinlere eklenen şekerin bileşeni olarak da yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapılan çalışmalarda meyve ve sebzelerde bulunan fruktoz, lipit ve kan glukozu üzerinde artan bir etkiye neden olmamaktadır. Bunun nedeni olarak ise meyve ve sebzelerde yer alan posa, fitokimyasal ve antioksidan içeriği gibi faktörler gösterilmektedir.

Protein: Proteinler glikolitik enzimlerin ve insülin gibi hormonların sentezi, vücut sıvılarının oluşumu ve inflamasyon süreçlerinde medyatörlerin yapısında yer alması nedeniyle insülin direncinde önemli rollere sahiptir. Yüksek proteinli diyetlerin insülin duyarlılığı üzerindeki etkileri tartışmalı sonuçlara neden olabilmektedir. Yüksek proteinli diyetler insülinotropik (insülini arttırıcı) etkiye sahip olması ve insülin sekresyonunu teşvik ederek kandaki fazla glukozun ortadan kaldırılmasına neden olmasıyla insülin duyarlılığını geliştiren bir strateji olarak görülmekedir.

Yağ: Beslenmede yer alan yağ asitleri sadece önemli bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda çeşitli hücresel süreçlerde sinyal molekülleri olarak da görev almaktadırlar. Metabolik hedefler ve kardivasküler hastalık riski üzerindeki etkilerinden dolayı, toplam yağ tüketiminden ziyade tüketilen yağ türü çok daha önemlidir.

Diyet Posası: Diyet posası; besinlerin bir bileşeni olarak insan vücudunun sindiremediği veya kısmen fermente edebildiği kompleks karbonhidratlar olarak tanımlanmaktadır. Gözlemsel çalışmalardan elde edilen verilerde posa ve posadan zengin tam tahıllı besinlerin fazla alımının, azalmış obezite ve diyabet riski ile ilişkili olduğu belirtilmiştir. erenköy escort Çözünür viskoz posanın sindirim sistemi üzerindeki etkilerini tespit etmek sıklıkla daha kolaydır. Bu tür posanın diyete ilave edilmesiyle kandaki glukoz oluşum hızı yavaşlamakta, insülin salgısı da buna bağlı azalış göstermektedir. Kan glukozu ve insülin konsantrasyonları üzerindeki bu yararlı etkiler insülin direncine sahip bireyler için son derece önemlidir.

Yani genel olarak sağlıklı ve düzenli beslenmeyi alışkanlık haline getirmek en güzel sonuçları getirecektir. Yeterli ve dengeli beslenmek, egzeriz yapmak, düşük glisemik gıdalarla beslenmek, günlük posa alımını artırmak, fazla kilolardan kurtulmak insülin direnci için çok önemlidir. Bunun yanı sıra su tüketimi ve stres faktörüne dikkat edilmesi gereken noktalardır.
59
Genel Sohbet / Güneş çarpmasına dikkat! Güneş...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:44 ös


Yazın tam ortasındayız. sıcak çarpmasına dikkat! Şiddetli sıcak günler yaşıyoruz. Hava sıcaklıkları mevsim normallerinin çok üzerinde. Üstelik nem oranı da çok fazla. Aşırı sıcaklardan bunalan aileler biraz ferahlamak ve rahatlamak için soluğu tatil yerlerinde ve sahillerde alıyor. Ama bir yandan tatilin tadı çıkartılırken diğer yandan ciddi bir tehlike kapıda bekliyor!

Çok sıcak ve çok nemli havalar sıcak çarpması ve güneş çarpması tehlikelerini de beraberinde getirir. Hava sıcaklığı 30 derecelerin üzerindeyse ve nem oranı % 60 dan fazlaysa sıcak çarpması tehlikesi akıldan çıkarılmamalıdır. Yüksek sıcaklığa bağlı aşırı terleme vücuttan su ve tuz kaybına neden olur. Bunun sonucunda çocuğun genel durumu bozularak tablo hızla ağırlaşabilir. Özellikle açık alanlarda uzun süre bulunmak bu tehlike ihtimalini artırır. Şiddetli sıcak ve çok nemli günlerde güneşe çıkılmasa da gölgede bile sıcak çarpabilir. Bu yüzden sıcaklığın ve nemin şiddetli olduğu saatlerde açık alanlarda bulunmamalıdır. 10:00 ile 16:00 saatleri arasındaki zamanları açık alanlarda değil; serin ve kapalı ortamlarda veya ağaç gölgesinde geçirmek gerekir. Güneş çarpması bebeklerde ve 4 yaşından küçük çocuklarda daha kolay ve daha sık görülmektedir.

Eğer sıcak çarpmasına uğrayan çocuklara erken müdahale edilmezse çok ciddi ve hatta hayatı tehdit eden sonuçlar yaşanabilir. escort bayan En çabuk etkilenen organlar beyin,kalp, böbrekler ve kaslardır. Müdahale ne kadar gecikirse tehlike ve hatta ölüm ihtimali o kadar artar.                                                                                                 
Güneş çarpmasının belirtileri:                                                                     

 Eğer çocuğunuzda:

* Şiddetli  zonklayıcı baş ağrısı,

* Halsizlik, bitkinlik,

* Bulantı ve kusma,

* Kas zayıflığı ve kas krampları,

* Sık ve sığ nefes alma ,

* Çarpıntı,

* Bilinç bulanıklığı,

* Bilinç kaybı ve bayılma,

* Nöbet geçirme,

* Sıcak ortama rağmen vücudun artık terlememesi,

* Kırmızı, sıcak ve kuru bir cilt,

* 40 dereceyi geçen bir vücut ısısı varsa GÜNEŞ ÇARPMASI düşünülmelidir. Güneş çarpması şüphesi varsa vücut ısısını popodan ölçmek en güvenilir yoldur.

Eğer bir çocukta veye kişide yukarıda özetlenen özellikler varsa acilen tıbbi bakıma ihtiyaç vardır.

Güneş çarpmasında ilk yardım:   

Güneş çarpmasının acil bir durum olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Yavaş hareket etmek üzücü sonuçlar doğurabilir.                                                   

Hasta hemen kapalı ve serin bir odaya alınmalıdır.                         

Odanın klimalı veya ventilatörlü olması çok faydalı olur. Klimayı veya ventilatörü en güçlü devirde çalıştırmak faydalı olur. ümraniye escort Ventilatör yoksa vücudu şiddetli bir şekilde yelpazelemek bile faydalı olur.

Hemen hastanın üzerindeki iç çamaşırlarından başka giyecekler çıkarılmalı, hasta ayakları vücuttan daha yukarıda olacak bir şekilde yatırılmalıdır. Hastanın başı da dahil olmak üzere bütün vücudu soğuk suyla sık sık ıslatılmalıdır. Bunun için bir bahçe hortumu kullanmak çok uygun olur.

Hastanın boynuna, koltuk altlarına, kasıklarına, diz ve dirsek çukurlarına, el ve ayak bileklerine buz kalıpları konulmalı veya buzlu su uygulanmalıdır.

Hastanın bilinci açık ise, soğuk su, hafif tuzlu soğuk ayran ve hafif şekerli soğuk içecekler içirilmelidir.

Eğer hastanın bulantısı varsa veya kusuyorsa boğulma teklikesine karşı hasta sağ yanına veya sol yanına yatırılmalıdır.

Bu müdahaleler yapıldıktan sonra 20 - 30 dakika geçtiği halde hastanın genel durumunda düzelme başlamazsa veya daha da kötüleşiyorsa, ataşehir escort bilinç kaybı veya bayılma varsa veya nöbet geçiriyorsa hiç beklemeksizin hasta en yakın bir sağlık merkezine götürülmelidir.

Sıcak çarpmasını önlemek için:                                                                 

Evden dışarı çıkmadan ve dışardayken bol bol su ve sıvı tüketilmelidir. Hatta susama duygusu olmasa bile sıvı tüketmeye çalışmalıdır.                                                                                           
İnce ve açık renkli giyecekler giyilmelidir.

Güneşe çıkarken güneşten koruyucu losyon ve kremler kullanılmalıdır.                                             
Gözleri ve yüzü güneşten korumak için siperlikli başlıklar kullanılmalıdır.                                           
Sıcak havalarda ağır işlerden, uzun yürüyüşlerden, spor yapmaktan ve yorucu egzersizlerden kaçınılmalıdır.

Sık sık ılık duş yaptırılmalıdır.                                                                                     
Bebekleri ve çocukları park halindeki arabanın içinde bir kaç dakikalığına bile olsa kesinlikle yanlız bırakmamalıdır.

Sıcak çarpması sıcak ortamlarda santral sinir sistemi(SSS) depresyonu, vücut ısısının genellikle 40°C'den fazla olması ve tipik biyokimyasal ve fizyolojik anomalilerle karakterize bir akut termoregulatör yetersizlik sendromudur. Sıcak çarpmasının en sık nedeni güneşe uzun süre alışılmadan maruz kalınmasıdır. Sıcak çarpması özellikle yaz aylarında çocuklarda, yaşlılarda, askerler ve atletler gibi güneşte egzersiz yapan gençlerde görülmektedir. Sıcaklarda uygun olmayan giyim şekli, sıcak ve nemli hava koşullarına maruz kalma, aşırı ve yağlı beslenme ve aşırı alkol alımı, yetersiz sıvı alımı gibi etkenler sıcak çarpmasına neden olabilir. anadolu yakası escort Tedavi edilmediği takdirde ölüm veya ciddi sağlık sorunlarına (sinir hasarı, organ hasarı) yol açabilen bir durumdur. Bazı serilerde mortalite %70 gibi yüksektir.

Sıcak çarpmasının iki farklı klinik şekli vardır: egzersize bağlı ve egzersize bağlı olmayan sıcak çarpması veya klasik sıcak çarpması.

Egzersize bağlı sıcak çarpması daha çok normal ortam ısısından fazla sıcaklıkta egzersiz yapan genç bireylerde görülür. Termoregülatör mekanizmaları genellikle normal olsa da, çevrenin termal etkisi ve endojen ısı üretimindeki büyük artma ile bozulur.

Egzersize bağlı olmayan sıcak çarpması daha çok yaşlı veya hasta bireyleri etkiler ve sıcak dalgası sırasında oluşur. Hastaların termoregülatör kontrolünde genellikle bir miktar yetersizlik vardır ve artan termal etkiyle birlikte sıcaklık kolaylıkla artar.

SICAK ÇARPMASI TEDAVİSİ

Sıcak veya güneş çarpması geliştikten sonra hasta acil tedavi edilmelidir. Esas tedavi hastayı soğutmaktır. Kişiyi gölge daha soğuk bir alana taşıyarak, giysilerini çıkarıp cildini sürekli olarak ıslatarak olay yerinde tedaviye başlanmalıdır. kadıköy escort Esinti yaratmak içinyelpazeleme veya üstü açık bir araçla transport buharlaşma yoluyla soğutmayı artıracaktır. Hasta hastaneye ulaştığında soğutma ve destek tedavisinin bir yoğun bakım ortamında sağlanması en doğrusudur.
60
Genel Sohbet / Gut hastalığı nedir ve gut diy...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:44 ös


Gut hastalığı (Gut), pürin(protein) metabolizma bozukluğu olarak bilinir. Bu nedenle pürin içeriği yüksek gıdaların tüketilmesi daha az olmalıdır.

Yüksek pürin içeren gıdalar (az tüketilmeli)

. Sakatatlar (karaciğer, böbrek, kalp..vb)

. Av hayvanı etleri (sülün, tavşan, geyik)

. Kırmızı et içeren yemekler ve işlenmiş gıdalar (et yemekleri, kebaplar, sosis, salam, sucuk)

. Kümes hayvanı içeren yemekler (tavuk, hindi)

. Kabuklu deniz ürünleri (karides, istakoz, midye, yengeç)

. yağlı balıklar (hamsi, alabalık, sardalya- göreceli az tüketilmesi)

. Ticari soslar

. Alkol (bira, viski, likör, rakı)

Düşük pürinli içeren gıdalar (güvenli tüketilebilir ürik asit seviyesini yükseltmezler):

. Bakliyat

. C vitamini yüksek meyveler

. Sebzeler (kuşkonmaz ve kültür mantarlarında göreceli daha yüksek)

. Süt ve süt ürünleri

. Yumurta

. Çaylar

. Kahve ( kahve tiryakileri  beraberinde bol da su içmeli kahveye bağlı dehidratasyon ürik asit seviyesini göreceli yükseltir)

. Ekmek (kepek ekmeğine dikkat)- gut yanında kan şekeri yüksek olanlar dikkatli tüketmeli


Kilo vermek ürik asit seviyeme etki eder mi? Spor yapmak eklemime iyi gelir mi?

Kilo vererek ideal vücut ağırlığına ulaşmanız kan ürik asit seviyesini düşürür. bostancı escort Kilo vermek ayrıca  ağırlığımızı taşıyan diz, kalça, ayak eklemlerimize etki eden kuvveti de azalttığı için ve bu eklemler gut artiritinden en fazla etkilenen eklemler olduğundan, onları korumak için de çok önemlidir. Aşırı kalori kısıtlaması ile ani kilo vererek yapılan diyetler ise hem tekrar kilo alımına açık olduklarından hem de metabolizma üzerinde olumsuz etkileri olduğundan metabolik hastalıklar gurubuna giren gut, diyabet, tansiyon gibi hastalıklarda çok önerilmez ayrıca safra taşı gelişimi gibi komplikasyonları da vardır. Dengeli sağlıklı beslenerek kontrollü kilo vermek önemlidir. Diyetin yanı sora yapılan egzersiz de hem eklem sağlığı hem kilo kontrolü için çok önemlidir. Tüm romatizmal hastalıklarda eklemde iltihap geriledikten sonra eklem sağlığı için düzenli ve kontrollü egzersiz yapmak çok önemlidir.

Vucudumun ihtiyacı olan günlük protein miktarı ne kadardır?

Kişinin günlük protein ihtiyacı kabaca kilosunun 1 gr ile çarpılmasıdır. Yani 70 kg ağırlığındaki bir kişinin 70 gr/gün protein alması gerekir. Tabii kişinin yaşı, cinsiyeti ve beraberinde böbrek yetmezliği gibi hastalıkların bulunması günlük protein miktarına etki eder.

Günlük beslenmenizde protein ihtiyacınızı hangi gıdalardan ne kadar karşılayabileceğinizi anlamanız için size bazı gıdaların protein içeriği örnek olarak aşağıda verilmiştir. Daha detaylı bilgiyi bir diyet uzmanına danışarak almanız önerilir.

100g tavuk (göğüs), 22g protein içerir.
100g morina (büyük Mersin balığı) ve diğer büyük balık filetoları, 21g protein içerir.
Yumurta, 6g protein içerir.
30g sert peynir, 8g protein içerir.
30g süzme peynir, 14g protein içerir.
30g badem, 5g protein içerir.
     

Gut Hastası İçin "Sağlıklı Beslenme"nin mantığı nedir?

Sağlıklı ve dengeli beslenme herkes için çok önemlidir ve koruyucu hekimlikte en önemli konulardan biridir. üsküdar escort Kişinin ideal kilosunda veya buna en yakın kiloda olması, bunu gerçekleştirirken vücudu için gerekli tüm besin öğeleri ve mineralleri alması ve sosyal yaşamında sıkıntıya düşmemesi ve hayattan keyif alması çok önemlidir.

İnsan hepçil bir canlı olarak bilinir yanı hem sebze meyve ile otçul olarak hem de et ve benzerleri ile etçil olarak beslenir. Bu avcı-toplayıcı bir canlı olmamızdan kaynaklanır. Binlerce yıllık insanoğlu öğretisi bu şekildedir. Günümüz insanının gelişen teknoloji ve değişen yaşam şartları nedeniyle gıdaya ulaşması binlerce yıl evvelki ataları ile aynı değildir. Bu nedenle beslenme şeklinin de değişmesi çok önemlidir. kaan escort sitesi Yapılan çalışmalar romatizma hastalarının bitkisel ağırlıklı beslenmesinin sağlıkları için daha iyi olduğunu göstermektedir. Günümüz insanı avcı-toplayıcılıktan, toplayıcılığa doğru evrilmelidir. Bu durumda vejeteryan diyet romatizma hastası için daha uygundur.

Bir gut hastası için diyet daha da fazla önem kazanmaktadır. Sebze ve meyveye mutfağında daha fazla yer vermesi, eti de sebze ile beraber pişirmesi daha önemlidir. Hayvanların bize sunduğu süt, bundan yapılan süt ürünleri ve yumurta önemli ve kıymetli protein kaynağı olarak sofrada yerini almalıdır. Ayrıca bitkisel proteinden zengin olan baklagiller de daha fazla pişirilmelidir. İşlenmiş, paketlenmiş hazır gıdalar, şeker ve tatlandırıcı içeren içeceklerden uzak durulmalıdır. Bitki çayları ve içilecek bir iki fincan keyif kahvesinden ise vazgeçilmemelidir. Unutulmamalıdır ki ürik asit büyük bir moleküldür. Ve dokuya çökmeye yatkındır. Dehidratasyon gutta istenen bir durum değildir. Doktorlarınızın önerdiği bir su kısıtlaması durumunuz yoksa suyu bol tüketmeniz çok faydalıdır.

Gut Hastası Alkolü  İçebilir mi?

Alkollü içecekler fermentasyon yöntemi ile yapıldığı için daha fazla ürik asit içerebilirler. Ayrıca alkolün yıkım son ürünü olan laktik asit vücuttan ürik asitten önce atıldığından ve alkol almak su içme ihtiyacını ortadan kaldırdığı ve gizli dehidratayon yaptığından ürik asit retansiyonuna neden olup kan ürik asit seviyesini artırabilir. ümraniye escort Bu nedenlerle erkekler haftada 21 birim, kadınlar 14 birimden fazla alkol alıyorlarsa mutlaka azaltmalıdırlar. Aşağıda 1 birim alkol üzerinden bazı içeceklerin değeri verilmiştir.

Yarım bira bardağı (%3-4 alkol içeren) bira,
125mL şarap (alkol oranı olan güçlü şarap ise, 100mL)
Viski, cin vs tek kadeh 25mL alkoller
Tek kadeh şeri veya güçlendirilmiş şarap (50mL)

Ayrıca yapılan çalışmalarda biranın yaptığı ürik asit retansiyonunun şaraptan daha fazla olduğu da gösterilmiştir. Bu bilgi de tüketeceğiniz alkol çeşidine karar vermenizde faydalı olabilir.
Sayfa 1 ... 4 5 6 7 8