LimanSohbet.Com Paylaşım Platformu

Son İletiler

Sayfa 1 ... 6 7 8 9 10
71
Genel Sohbet / Unutulmaz Bir Tatil: Doğu Eksp...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 04, 2021, 07:20 ös
Belki epeydir arkanıza yaslanıp rahat bir nefes almadınız, şöyle uzun bir seyahate çıkıp kafanızı dağıtmadınız. Hele rayların üzerinde beşik gibi sallanan trenlerde huzurla uyumayalı yıllar oldu. O zaman kendinize bir iyilik yapın. Doğu Ekspresi'ne bir bilet alın. Yalnız, ailece veya arkadaşlarınızla bu maceraya gözünüz kapalı başlayabilirsiniz. Dilerseniz bu yolculuk sizin için romantik bir seyahate de dönüşebilir. Kitabınızı, derginizi, fotoğraf makinenizi, müziğinizi, oyununuzu hazırlayın. Bu emektar trene bir şans verin ve uçsuz bucaksız yollarda, bir günlük yolculuğun tadını çıkarın.

1933 kilometre 24.5 saat

Doğu Ekspresi, Ankara'dan Kars'a uzanan nostaljik bir tren hattı. Tren 1933 kilometrelik yolu, rötar olmadığında 24.5 saatte tamamlıyor. Önceleri İstanbul Haydarpaşa'dan başlayan yolculuğun güzergâhı Ankara - İstanbul yüksek hızlı tren projesiyle değişti. Bir süredir seyahatin başlangıç noktası Ankara, hatta Kırıkkale. Çünkü 11 Temmuz 2016'dan 11 Aralık 2017'ye kadar Ankara'daki Başkentray çalışmalarından ötürü Doğu Ekspresi'nin kalkış yeri Kırıkkale'nin Yahşihan ilçesine bağlı Irmak beldesi olarak değişti. escort Yaklaşık bir buçuk sene boyunca Ankara Garı'ndan 17:58'de kalkan otobüsler, bilet ücretinize dâhil olarak Doğu Ekspresi'nin yeni kalkış durağına yolcu taşıyacak.

Doğu Ekspresi yolculuğu her gün Ankara Garı'ndan 18:00'de otobüs yolculuğu ile başlıyor, Irmak'tan 19:28'de kalkan tren Kars'a bir sonraki akşam 18:01'de varıyor. Dönüş yolculuğu ise Kars'tan ise 08:10'da başlıyor. Yine ertesi sabah 07:00 civarı Irmak'a vardığınızda ücretsiz otobüslerle Ankara'ya ulaşabilirsiniz.
Dilerseniz oturarak dilerseniz yatarak seyahat edin

Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum şehirlerinden geçen trende kompartımanlı, pulman, örtülü kuşet, yataklı ve yemekli vagon bulunuyor. Pulman vagonda ikişerli ve tek sıra halinde, yani üçerli dizilmiş koltuklar yer alıyor. Özellikle pulman bölümü ara duraklarda inecek ve daha kısa yolculuk planlayan yolcular için ideal. Kompartımanlı vagonda ise karşılıklı ikişer kişilik geniş ve rahat kotlularda arkanıza yaslanıp gezinizin tadını çıkarabilirsiniz.
Beşik gibi sallanırken mışıl mışıl uyuyun

Örtülü kuşetler uzun yolda beşik gibi sallanan trenin tadını çıkarmak isteyenler için ideal. Dört kişilik odalardaki koltuklar ranza şeklinde yatak haline geliyor. Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan nevresimler ile yatağınızı kendiniz yapıyorsunuz. Ayrıca kompartımanda bir tane priz bulunuyor.

Yataklı vagon ise iki kişilik otel odalarını andırıyor. Kuşetli ile aynı büyüklükte ama iki kişi paylaştığı için daha rahat. Tertemiz nevresimlere ek olarak havlu terlik ve havlu veriliyor. Kabinlerde iki priz, sıcak su akan bir lavabo, dolap ve buzdolabı bulunuyor. 18 yaş escort Dolabın üstteki çekmecesi çekildiğinde masa olarak kullanılabiliyor. TCDD yataklı vagondaki yolcularına ufak bir jest yapmayı da ihmal etmiyor. Buzdolabınızdaki çikolata, su, meyve suyu gibi ikramlar da bu yolculuğun hoş detayları.

Yemekli vagonda lezzetli sofralar
Yemekli vagon trenin restoranı. Uzun yolculuğunuz boyunca özellikle kahvaltı ve akşam yemeği için burasının müdavimi olabilirsiniz. Menüdeki kahvaltı tabaklarının, çorba, meze, atıştırmalıklar ve ızgaraların tadına bakabilirsiniz. Elbette sofralarınızı alkolsüz veya alkollü içecekler ile taçlandırabilirsiniz.

Özellikle yemekli vagonda hesap öderken yanınızda nakit taşımayı ihmal etmeyin. Malum, yolda pos cihazlarında sorun çıkabileceği için kredi kartıyla ödeme yapmak zor olabilir. Ayrıca yine mutfakta yaşanabilecek aksaklıklara karşı aç kalmak istemiyorsanız yanınızda yiyecek bir şeyler bulundurabilirsiniz. Çünkü tren, küçük istasyonlarda birkaç dakika bekliyor ve bu sürede koşup yiyecek kovalamak biraz riskli. Doğu Ekspresi büyük şehirlerde daha uzun beklese de garlarda eskisi gibi trenleri dolaşan seyyar satıcılar pek görünmüyor. Yol uzun, bir gün boyunca aç kalmak istemezsiniz.
Çiftler ayrılmasın!

Konforlu bir yolculuk yapmak istiyorsanız örtülü kuşetler ve yataklı vagonlar sizin için ideal. İki kişi bile olsanız, örtülü kuşetlerde diğer iki koltuğu çocuk tarifesinden almanız seyahatinizi kolaylaştıracaktır. Çünkü kompartımandaki tüm koltuklar boş görünürken, bir kadın, bir erkek bilet aldığınızda daha sonra iki kadın yolcu da aynı kompartımandan yer alırsa işler karışabilir. Kuşetlide kim nereden bilet almış olursa olsun, uyku zamanı kadınlar bir kompartımanda, erkekler başka bir kompartımanda yatacak şekilde dağıtılır. mature escort Yani dikkat etmezseniz çift olarak seyahat etme planınız suya düşebilir.
Biraz mesafe lütfen

Kuşetli vagonlarda dikkat etmeniz gereken bir başka husus da, kuşetler açılınca arada sadece az bir boşluk kalması. Bu yüzden tanımadığınız yolcularla koyun koyuna uyumak istemiyorsanız, diğer koltukları da satın almalısınız. "Benim için fark etmez" diyorsanız da en azından şunu unutmayın: Bilet alırken kuşetinizi seçemiyorsunuz. Sadece koltuğunuzu seçebiliyorsunuz. Kimin nerede yatacağına yolcular kendi aralarında karar veriyor. Bavulum olmadan asla Doğu Ekspresi'nde valizler için tasarlanmış ayrı bölümler yok. Yani bavullarınızla yolculuk yapmanız gerekiyor. Kuşetlide küçük sırt çantalarının sığacağı kadar baş üstü rafları var. İsterseniz üst yataklardan birini açıp eşyalarınızı yığabilirsiniz. Üst yatak açık olsa bile aşağıdaki koltukta rahatınız bozulmaz. Yataklı vagonda ise bavullarınızı dolaba yerleştirebilirsiniz.

Mahremiyet ve hijyen

Trenin kuşetli ve yataklı vagonları, mahremiyet ve temizlik konusunda fena sayılmaz. Kuşetlide ve yataklı vagonlarda kapılar içeriden kilitlenebilir ama dışarıdan öyle bir imkân yok. Hijyen açısından bakıldığında yolculara verilen nevresimler her defasında yıkanıp ütülense de aynısı battaniyeler ve yastıklar için geçerli değil. Bu yüzden titiz yolculardansanız uyku tulumlarınızı yanınızda götürebilirsiniz.

Pulman bölümünde yolcu sirkülâsyonu çok fazla. Bundan dolayı tuvaletlerin temizliği yolun sonuna doğru sıkıntı yaratsa da, kuşetli ve yataklı vagonlar için durum daha iç açıcı. Çünkü oradaki tuvaletler daha az kişinin kullanımına açık. Yine de yanınızda tuvalet kağıdı, peçete ve çöp poşeti bulundurmak seyahatinizi daha hijyenik geçirmenizi sağlayacaktır.

24 saatin hepsi sizin

Doğu Ekspresi'nde kablosuz internet bağlantısı yok. Telefon yolun çoğunda çekse de cep telefonu ile internete bağlanmak epey zor. Çünkü yolunuzun üzerindeki küçük yerleşim yerlerinin çoğunda internet çekmiyor.

Peki, bu bir dezavantaj mı? Elbette hayır. "Bu yolculukta interneti ne yapacağım? Bol bol kitap okurum, fotoğraf çekerim veya tren camından manzarayı izlerim." diyorsanız internetin esareti olmadan geçireceğiniz 24 saatin keyfine varın.
Ne zaman gidelim?

Doğu Ekspresi ile unutulmayacak bir yolculuk için günlerin uzadığı ama karların da erimediği zaman en ideali olabilir. Örneğin Mart, Nisan aylarını seçerseniz geçtiğiniz coğrafyalarda doğanın uyanışına tanık olabilirsiniz. kaanın sitesi Yolculuğunuzu dolunaya denk getirirseniz de hava karanlıkken etrafı görebilirsiniz. Özellikle Ankara-Kars rotasını seçtiyseniz sabah saatinizi kurarak gün doğumunu yakalayabilir, günün ilk ışıklarıyla kasabaları selamlayabilirsiniz.
Güncel fiyatlar için buraya alalım

Bu treni, güzergâhındaki istediğiniz şehre seyahat etmek için de kullanabilirsiniz. Bu yüzden bilet fiyatlarında standart bir ücret yok, fiyatlar mesafeye göre değişiklik gösteriyor. Güncel bilet fiyatlarına http://www.webcanavari.net ve Tcdd.gov.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Biletlerde çocuk, basın, 60 yaş üstü, öğretmen vs. indirimleri mevcut.

Son durağınız Kars ise

Kars'a vardığınızda birkaç gecelik bir konaklama planı yapmayı unutmayın. Rus mimarisinin etkisindeki bu şehri yürüyerek gezebilir, Ani Harabeleri, Kars Arkeoloji Müzesi, 12 Havariler Kilisesi, Kars Kalesi ve Çıldır Gölü'nü görebilirsiniz. Kars kaşarı ve enfes kaz eti de bu yolculuğun bonusu olacak.
72
Genel Sohbet / Ailedeki Sırların Hastalıklı İ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:59 ös
Çocuklarımıza bildiklerimizden bahsetmek ve bilmediğimizi, bilemediğimizi söylemeyi bilmek onları önceki kuşaklardan gelen istenmeyen heyecanlardan korumak için en iyi yoldur.

Sırların büyük bölümü aşılamamış bir travmaya bağlıdır. Kişisel bir travma; yas, taciz tecavüz veya çocuk düşürme gibi olabildiği gibi toplumsal bir travma; doğal afet, terörist saldırı ya da savaş, göç gibi söz konusudur.

Ruhsal sistemimizi sindirim borumuza benzetirsek, yutulan besinler sindirmek için parçalanır ve bu parçalar yeni sentezler için temel maddeler gibi kullanılır. Aynı biçimde dünya deneyimlerimizi de sindirebilmek için onları parçalara indirgemeriz ve yeni deneyimlerimizle de bu eski tecrübeleri ilişkilendiririz. Çünkü yaşanılan bazı durumlar alışılmadık olaylardan oluşur. Ruhsal sindirimi de kolay olmayacaktır. Başımıza geldiğinde ise ona ruhsal bir karşılık vermek gerekir. Buna psikanalizde simgeleştirme kapasitesi denir. Bazen simgeleştirmek yani; yaşanılan olayların sözcüklere, tasarımlara dökülmesi zorlaşır. Organizma bir sahteliğin içine girer. Ruhsal olarak anlam bulunamaz. Şimdiki stratejisi ise yaşanılan zorlukları halının altına süpürmek gibi gözükecektir.

Bu bahsedilen zor durumu saklamanın en iyi yöntemi ise gömme dolap, sandık gibi hızlı ve o an iyi hissettiren çareler olacaktır. Onaylanmayan ne varsa onu bir kenara koyuvermek sıkıntıya çare olur gibi gözükür.Doğal bir afet, savaş sahneleri, tecavüzler sözcüklerle simgeleştirilemeyecek bir dünya deneyimi olduğunda, imgelerle tutumlarla ve jestlerle simgeleştirilmiş olacaktır. istanbul escort Yavrusuna gülerek bakan bir anne birden gülmeyi keser, tv izlerken çocuğunu şefkatle tutan baba bir anda sertleşir. Sizce bunlar nedensiz midir? Tutum, mimik, davranış ve ses tonundaki böylesi ani değişimlerin belirli bir nedeni olsa gerek. 

PEKİ BU BİR KADER MİDİR?

Bu durum bir kader değildir. Eğer travma yaşamış bir ebeveyn çocuklarıyla birlikte olduğunda bu sırrın varlığından söz edebilirlerse, bu yaşanılan şeyin yalnızca onu ilgilendiren bir durum olduğunu düşünmeye davet ederse yukarıdaki durumlar ve hastalıkların riski hiç kuşkusuz azaltılmış olacaktır. 

Bir ergen psikoterapiye çıplak ayak fobisi yüzünden gelmişti. Çıplak ayak görmekten ve düşünmekten inanılmaz korkuyordu. Yapılan ebeveyn görüşmesinde 6 yaşındayken aynı evde oturan dede kendini asmıştı. Bu olay küçük kızdan saklanmıştı ama aileyi saran bu duygu yükünü çocuk hissetmişti. Bu yoğun duyguları duyduğu kelimelerin parçacıklarına bağlayarak bastırmaya çalıştı. Duyduğu kelimeler arasında asılmış kelimesinin harflerini henüz bu kelime sözcük dağarcığında olmadığı için içindeki 2 harfi iyi bildiği çıplak ayak sözcüğüne bağlamıştı. Bu küçük kız bütün kaygısını çıplak ayaklara odaklayarak büyümüştü. Terapide çözülmese bu sırlar ne mi olurdu? Çıplak ayak fobisi olan bir anne bebeğinin ayaklarına nasıl bakar nasıl yıkardı? Ona yürümeyi nasıl öğretirdi dersiniz? Böyle bir bebek beden imgesi bozuklukları ya da yürüyüş kusurları dahi gösterebilirdi.

BİR ÇOCUK AİLE SIRRIYLA YÜZ YÜZE GELİNCE HANGİ TEPKİLERİ GÖSTERİR?

Çocuk anne babasında bazı belirtilerle karşılaştığında bunların kökenini sorgulayacaktır. Bilinmeyen topraklardaki bir kaşif gibi deneme ve yanılmalarla yoklayarak ilerler ve engellenemeyecek olanı anlamaya çalışır. Böylece çocuk, 4 olası psikolojik tutuma yönelebilir.

    Öncelikle bu grup, anne babasını bunaltan ıstırabın sorumlusunu kendisi olarak görür. Bu durum sıklıkla küçük çocuklarda daha çok geçerlidir. Çocuk, yaşamının ilk yıllarında, aslında onu çevreleyen yetişkinlerin kaygılarının merkezi olmaya gönüllü gibidir. anadolu yakası escort Sorun şudur ki kendini ebeveynlerinin ıstırabıyla suçlu hisseden çocuk bunu yatıştıramaz. Ve bu döngüye başkalarının da acısını yatıştırma yolu ile giderebileceği sanrısına düşerek devam eder. Bu insanlar sıklıkla kendilerini suçlayan eşlerle evlenirler.

Bu çocuklar, sırrın varlığını yok sayan ve onlara durumun onların gördükleri, duydukları ya da sezdikleri gibi olmadığını söyleyen anne babalarla karşılaştıklarında kendi yeteneklerine olan güvenlerini kaybederler. Ve bu durum da çeşitli eğitim sorunlarına da yol açabilir. Daha sonra ise otoriteyi anne babalarından devralan her zaman haklı olduğunu düşündükleri için itaat eden , öyle ki köle gibi davranan yetişkinler haline gelebilirler. Aile sırlarının bir sonucu da böylece aşırı uyum sağlamadır.

Bu tepkilerle karşılaşmamak adına anne babalar, çocuklarına  "her şeyi açıklamak için"  değil ama eğer acı çekiyorlarsa bunun onların suçu olmadığı konusunda ikna etmek için kendilerine acı veren sorunları onlarla konuşmalıdırlar. Ayrıca, anne babalar sorunlarından erken söz ederek kendileri de o konuyu ele alacakları sözcüklere yavaş yavaş alışırlar ve çocuk her şeyi anlamak için yeteri kadar büyüdüğünde sözcükler dudaklarına kolayca gelir.

ÇOCUKLARA AİLENİN SIRLARINDAN NASIL SÖZ EDİLMELİDİR?

Yıllardır özenle korunan bir sırdan ebeveynler, çocuklarına söz etmeye karar verdiklerinde elbette söz konusu olan  "her şeyi söylemek " değildir.

Çocuklarıyla acı verici bir sırrı konuşacak anne babaların öncelikle bundan onların sorumlu olmadığı konusunda ısrarcı olmaları önemlidir. şerifali escort Ve pek tabi bunun için, ondan bugüne kadar saklanmış olan gerçeklik , ona bir  "sır" olarak değil, onunla konuşulması zor ama istediği bilgileri vermek için anne babasının hazır olduğu bir olgu gibi sunulmalıdır. Yetişkinin hakim olduğu bilgileri bir kerede vermek gerekmez , yalnızca ona sorgulama ve anlama özgürlüğüne sahip olduğunu açıklamak gerekir.

Bir örnek verelim; babası tarafından erken yaşta cinsel anlamda kötü muameleye maruz kalan bir kadın çocuğuna bunu nasıl açıklamalıdır?

"Deden ve bizim hep beraber olduğumuz zamanlarda fark etmişsindir ki büyükbabanla benim aramda sıkıntılı bir durum var. Bazen birbirimize düşmanca bir şekilde baktığımızı fark ettin ve ikimiz arasında çoğu zaman gerginlik var. Gördüğün hayal değil, gerçek. Hislerinden emin olabilirsin. Ama bil ki bu durum seninle ilgili değil. Bu durumla senin hiçbir ilgin yok. Bu uzun zaman önce bizim, dedenle benim, atlattığımız sorunlarla ilgili. Ve durum sen doğmadan çok önce olduğu için bu durumun seninle ilgisi yok."

    Böylece, çocuk sonunda annesiyle dedesi arasında hissettiği ve anlayamadığı sorunların hayal gücünün ürünü olmadığına dair doğrulanmış olur. Bu ona hislerinden vazgeçmemesini, sezgilerinin güçlü olduğuna dair kanıt da vermiş olur. Bu açıklama bir süre yeterli olsa da daha sonrasında da ne tür bir  "sorun"un olduğuna dair sorular başlayacaktır. Buradaki açıklamada çocuğun bildiği yoldan giderek açıklamayı yapmak olacaktır.

Ama oldukça açıktır ki böyle bir tutumu benimsemek için, bir anne baba önce kendi üzerinde yoğun bir çalışma yapmalıdır. Yaşamış olduğu korkunç olaya alışması ve ayrıca ondan kolayca söz edebilmek için sözcükler bulmayı öğrenmesi gerekir.

BİR SIRRIN KURBANI OLDUĞU HİSSEDİLDİĞİNDE NELER YAPILMALIDIR?

Bizden bir şeyler saklamıyormuş gibi gelen anıları bulmak için belleğimizi sorgulamamız gerekir. Bu çaba bir sırrı açığa çıkarmasa da en azından sırrın etkisi altında kişiliğimizde ortaya çıkan bozulmaların tarzın üzerine bizi bilgilendirir. ümraniye escort Bu farkına varış temeldir. Çünkü daha sonra çocuklarımıza kendi sıkıntılarımızla zarar vermemizi engelleyecektir.

Bu bakış açısına göre, her zaman bilinmelidir ki, önceki kuşaktan gelen acı bir sırrın olduğu ailelerde , çocuklar anne babalarının acılarını uyandırmaktan korktukları için bütün sorularını susturmakla bulurlar çareyi. Tersine , anne babaların çocuklarına bundan sorumlu olmadıklarını anlatarak , kişisel acılarını ortaya koydukları ailelerde ise çocukların akıllarına gelen soruları sormakta kendilerini daha özgür hissederler.
73
Genel Sohbet / Kaygı bozuklukları türleri ve ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:59 ös
Kaygı; sıkıntı, huzursuzluk, kötü birşey olacak mı endişesi ve fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği yoğun korku hali olarak tanımlanabilir.

Kaygı bozuklukları türleri ve tedavisi

Kaygı; insanın hayatını tehdit eden olaylar karşısında doğal olarak hissedilen ve tehlikelerden korunmak için önlem alınmasını sağlayan, insanın hayatta kalması için oldukça önemli, doğal bir duygu durumudur. Rahatsızlık verici olmakla birlikte kaygı bedenimizde bulunan alarm sisteminin aktive olmasına bağlıdır. Bu durum kişinin kendini korumasında oldukça değerlidir.

Kaygı Bozuklukları

Kaygı bozukluklarının temel özelliği, günlük hayatta kişinin kendini nedensiz ve engelleyemediği bir şekilde sürekli sinirli, gergin, huzursuz ve sıkıntılı hissetmesidir. Bu duygulara çarpıntı, terleme, titreme, tansiyonun yükselmesi, hızlı nefes alma, kas gerginlikleri, nefes almakta güçlük, boğuluyormuş hissi, mide bulantısı gibi fiziksel belirtiler de eşlik eder. Ayrıca kontrolü kaybetme, her an kötü birşey olacakmış hissi, uyku bozuklukları yaşanmaktadır. Kaygı bozukluğu tanısının konmasında en belirgin özellik, kişinin kaygı yoğunluğunun günlük hayatını etkilemesi ve mesleki ve kişiler arası ilişkilerde zorluklara yol açmasıdır. Bu özellik kaygı bozukluklarını normal kaygıdan ayırır.

Kaygı bozuklukları çoğunlukla ergenlik döneminde ortaya çıkar ve birçok yaşam olayının ortaya çıkmasına neden olur. Kaygı bozukluklarına toplumda oldukça sık rastlanır ve yaşam boyu kaygı bozukluğu yaşama oranı %25 civarındadır. Kadınlarda kaygı bozuklukları yaşanma oranı erkeklere göre daha sıktır.

Kaygı bozuklukları her biri kendine özgü özellikler taşıyan bir çok bozukluğu içeren tanı grubudur ve hepsinin en ortak özelliği hissedilen yüksek kaygıdır. Bu grubun içinde yaygın kaygı bozukluğu, panik bozukluğu, agorafobi, özgül fobiler, sosyal fobi, obsesif-kompulsif bozukluk, posttravmatik stress bozukluğu ve akut stres bozukluğudur.

Yaygın Kaygı Bozukluğu

Yaygın kaygı bozukluğu, sıradan günlük yaşam olaylarına karşı aşırı endişe, korku ve kaygı içindedirler. Kendilerine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağına dair kuruntular yaşamaktadırlar. Kaygının yoğunluğu ve sıklığı, korkulan olayın etkisine uygun değildir. Gerçekçi olmayan ve kişinin kontrol edemediği bu durumun tipik özellikleri huzursuzluk, konsantre olmakta zorluk, uyku bozukluğu, yorgunluk ve sinirli olmadır.

Yaygın kaygı bozukluklarında en önemli ruhsal süreç, kişinin çevre üzerinde kontrolsüzlük hissidir. Kişinin zihnini, kontrol edemediği olaylardan kaynaklanabilecek tehlikeler sürekli meşgul etmektedir. Sürekli potansiyel tehlike oluşturabilecek uyaranları takip eder ve tehlike oluşturmayan uyaranları ise dikkate almaz. maltepe escort Bu düşünce yapısı kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde otomatikleşmiştir.

Panik Bozukluğu

Panik bozukluğunun temel özelliği aniden gelişen, beklenmeyen ve tekrar eden çok şiddetli panik atakların varlığıdır. Panik atak, çeşitli fiziksel ve duygusal belirtilerle yaklaşan bir tehlikenin olduğu duygusunun eşlik ettiği, sürekli olmayıp zaman zaman yaşanan, birkaç dakikada en yüksek düzeye çıkan yoğun korku, kaygı hissinin yaşanmasıdır.

Agorafobi

Agorafobi, tehlike anında kaçmanın/yardım almanın zor olabileceği yerlerden ya da utanacaklarını düşündükleri yerlerden kaçınmak, uzak durmaktır. Agorafobi, kaygı bozuklukları içinde en sık rastlananıdır.

Agorafobisi olan kişiler tipik olarak, asansör, otobüs, uçak, market, alışveriş merkezleri gibi kalabalık içinde olmak, araba kullanmak, otobanlar ve yüksek yerlerde bulunmaktan kaçınırlar. Bu kişiler evden hiç çıkmayabilirler ya da ancak yanlarında güvendikleri kişiler ile dışarı çıkabilirler. Genellikle panik ataklar ile birlikte görülmesine rağmen, agorafobi tek başına da görülebilir.

Tekrarlayan panik ataklar geçiren bazı kişiler bu atakları geçirdikleri mekanlardan uzak durmaya başlarlar.  Bu durum agorafobinin eşlik ettiği panik bozukluk olarak adlandırılır.

Özgül Fobi

Özgül fobi, belirli bir obje ve duruma karşı çok yoğun ve ısrarlı korku duyması ve bu durum ve objelerden kaçınmasıdır. kartal escort Kişi fobi yaratan obje ya da durum dan uzak olduğu sürece hiçbir sorun yoktur. Korktuğu obje ya da duruma maruz kaldığı zaman şiddetli derecede bir korku duyar ve panik atak formu alan bir kaygı yaşar.

En sık görülen fobiler, yükseklik, kapalı mekanlar, uçma, kan görme, yaralanma, iğne olma ve kedi, kopek, örümcek, yılan gibi hayvan fobileridir. Kişilerde bu korkular o kadar yoğundur ki, bu obje ve durumlardan kaçınmak için akıl dışı bir çaba sarf ederler. Örneğin, iğne olmaktan korktukları için ciddi rahatsızlıklarda bile asla iğne yaptırmamak ve hatta doktora gitmekten bile kaçınabilirler.

Sosyal Fobi

Sosyal fobisi olan kişiler, sosyal ortamlarda veya performans gerektiren (seminer vermek, konuşma yapmak gibi) durumlarda, küçük düşeceği, utanacağına dair akıl dışı, aşırı, inatçı bir korku duyması ve bu durumlardan kaçınmasıdır. Utandırılacaklarından ya da aşağılanacaklarından kaygı duyar ve sürekli hata yapacaklarına, iyi performans gösteremeyeceklerine inanırlar. Bu durumla başa çıkabilmek için her şeyi kusursuz ve mükemmel yapmaya çalışırlar. Bu nedenle sosyal ortamlarda davranışlarını kısıtlarlar ya da sosyal ortamlara girmekten kaçınırlar.

Sosyal ortamlarda bulunma ve performans gerektiren durumlarda ani kaygı tepkisi oluşur ve bu kaygı, panik atak formunda olabilir. Genellikle sosyal fobikler sosyal ortamlarda yüz kızarması, titreme, terleme, nefes alamam, ağız kuruluğu, bulantı, kalp atışlarının hızlanması, aniden idrara çıkma isteği ve bu kaygının ve fiziksel belirtilerin diğer insanlar tarafından fark edileceği ve küçük duruma düşeceği inancıyla ortamdan uzaklaşma, kaçma isteği duyarlar. Bunun sonucu olarak, kişinin iş, okul ve sosyal etkinlikleri olumsuz etkilenerek bu alanlarda sorunlar yaşamasına neden olur

Sosyal fobi genellikle, topluluk içinde konuşma, partiye katılma, yeni insanlarla tanışma, karşı cins ile tanışma/ konuşma, patron gibi statüsü yüksek kişilerle konuşma, telefonda konuşmak, bir iş yaparken (yemek yemek, yazı yazmak gibi) başka insanlar tarafından seyredilmek gibi durumlarda ortaya çıkar.

Sosyal fobi genellikle ergenlik döneminde başlar ve kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür.

Obsesif-Kompulsif Bozukluk

Obsesyon saplantı demektir. Saplantılar, kişi tarafından anlamsız bulunan, istem dışı biçimde tekrarlanan, zihninden uzaklaştıramadığı inatçı düşünceler, dürtülerdir ve kişiyi ciddi şekilde rahatsız ederler. Bu düşünceleri ve dürtüleri akıllarından uzaklaştırmak, görmezden gelmek ve kurtulmak için tekrarlayan başka düşünce ve davranışlarla etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bu tekrarlayan düşünce ve davranışlara da kompulsiyon (zorlantı) denir.

Kompulsiyonlar, kişilerin tekrarlayan obsesyonlara yanıt olarak geliştirdikleri tekrarlayan davranışlar ya da zihinsel uğraşlardır. Kompulsiyonlarda amaç, rahatsızlık duygusunu geçirmek, korkutucu olayları önlemektir. Fakat önlemeye ya da geçirmeye çalıştıkları olay/durumla yapılanların bağlantısı gerçekçi değildir. Kişiler abartılı ya ada mantıksız olduğunu düşündükleri halde bazı belli davranışları tekrar ederler.Örneğin, evden çıktıktan sonra kapıyı kilitledim mi? düşüncesine takılıp defalarca dönüp kapıyı kontrol etmek ya da çocuğunun başına kötü bir şey gelmemesi için sayı saymak gibi, gerçekçi olmayan, tekrarlayan önlemler almak zorunluluğu hissederler. En sık rastlanan kompulsiyonlar temizleme, kontrol etme ve tekrarlayan hareketlerdir.

Obsesif-kompulsif bozukluğu olan kişiler, çoğunlukla bu durumda olmaktan utanır ve saklamaya çalışırlar. Toplumda sık rastlanılır, kadın ve erkeklerde görülme oranı eşittir. Ortalama başlama yaşı 18-30 arasıdır. Ancak erkeklerde kadınlara oranla daha erken başlayabilmektedir. Bununla birlikte yaşlılarda ve çocuklarda da görülebilmektedir.

KAYGI BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ NELERDİR?

Kaygı bozukluklarının oluşumunda birden çok faktörün etkili olabileceği bilinmektedir. Kişilik özellikleri, genetik yapı, öğrenme, son dönem stresleri gibi birçok faktör olabilir. Bunların bazen sadece biri bazen de birden fazlası bir araya gelerek kaygı bozukluklarının oluşumunda rol oynayabilir.

Her kaygı bozukluğunun nedeni farklı olabilir ve bazı durumlarda nedenini bulmak kolay olmayabilir.

Genetik Yapı

Kaygı bozukluklarında kalıtımsal özellikler etkili olabilmektedir. Ailesinde kaygı bozukluğu olan ya da herhangi bir ruhsal bozukluğu olan kişilerde kaygı bozukluklarının olma riski artmaktadır. Kaygılı, depresif, eleştirel, yüksek beklentileri olan, çocuğun kendisini ifade etmesine izin vermeyen, baskıcı ailelerde büyüyen kişilerde kaygı bozukluklarının ortaya çıkma ihtimali artmaktadır.

Kişilik

Bazı kişilik özelliklerine sahip olan bireyler kaygı bozukluklarına daha yatkındırlar. Çabuk heyecanlanan, sinirlenen, içine kapanık, utangaç, duygusal ve hassas kişilerin kaygı bozukluğu yaşama riski daha yüksektir.

Öğrenme

Kaygılandırıcı, korkutucu ya da sinirlendirici olaylar/durumlar karşısında bazı kişiler belirli bir tepki geliştirirler. maltepe escort Daha sonra benzer olay ya da durumlar karşısında aynı tepkiyi göstererek, kaygı hissedebilirler. Örneğin, bir sokak kopeği tarafından saldırıya uğramış olan bir kişi, evcil uysal bir köpekle karşılaştığı zaman bile aşırı kaygı, korku ve kaçınma belirtileri gösterebilir.
74
Genel Sohbet / Mutfak Temelleri; Yemek Hazırl...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:59 ös
En İyi Mutfak Aletleri

Aletlerle çılgına dönmek elde değil. Pilav pişiriciler (teflonlar), mikserler, tost makineleri, düdüklü tencereler, havalı fritözler, hamur yoğurma makinesi, bakır kapkaçaklar vs. liste uzayıp gidebilir. Neredeyse her olası pişirme yöntemi veya yemeği için bir alet var günümüzde.

Bu cihazların birçoğunun avantajları olsa da, minimum düzeyde alet kullanmak istiyorsanız eğer şu üç cihaz en kullanışlı olanlardan sayılabilir.

1. Yüksek Güçlü Karıştırıcı

Özellikle smoothie'ler, salata sosları, şerbetler veya fındıklı sütler yapmak için kullanılan, malzemeleri tek tip bir sıvı halinde karıştırmak için kullanılır. Daldırma blenderimiz yoksa çorbaları püre haline getirmek için de kullanılabilir.

Karıştırıcılar söz konusu olduğunda, yelpazenin bir ucunda süper güçlü ve kaliteli olanlar vardır, ancak bunlar genellikle yüksek fiyata gelirler. Fakat uygun olanları da alınabilir. Karıştırıcılar veya genel olarak tüm cihazlar hakkında bahsetmeye değer iki önemli şey vardır:

Watt ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir, çünkü bu fındık ve tohum gibi şeyleri karıştırmanın daha güçlü olacağı anlamına gelir.

Kaliteli olsun ama bir tane olsun ilkesini edinebilirsiniz, çünkü onu yıllarca kullanacaksınız. Mutfaktaki hayatımızı çok daha keyifli ve kolay hale getirecektir.

2. Yüksek Güçlü Bir Mutfak Robotu

Aldığım en sık sorulan sorulardan biri:

"Mutfak robotu yerine blender kullanabilir miyim?"

Blender ve mutfak robotu benzer görünüyor: bıçakları var, yiyecekleri karıştırıyorlar ama tamamen farklı amaçlara hizmet ediyorlar. escort bayan Blender, sıvı olan şeyleri karıştırmak içindir, mutfak robotu ise daha yarı katı olan şeyleri karıştırır. Bunlar bademyağı, tahin ve humus gibi kremalı soslar gibi şeyler olabilir. Bir mutfak robotu ile enerji topları, falafel, hurma ve kek gibi fındık bazlı tatlılar veya barların tabanını yapabiliriz. Hamur yoğurmak için bir mutfak robotu bile kullanabiliriz.

Özellikle çok yönlü olduğu göz önüne alındığında, bir mutfak robotu (belki de blenderden daha fazla) tavsiye edilmelidir!

Bir mutfak robotu ile evde kendi badem ezmesini nasıl yapacağınızı öğrenin !

3. El Blenderi

Stüdyo el blenderi üç parçadan oluşur. Biri çorbaları püre haline getirmek için kullandığımız daldırma blender. Bunlardan biri, hindistancevizi kırbaç veya beze yapmak için kullandığımız bir çırpma teli. Son olarak, favorimiz mini mutfak robotu. Bu bölmeyi az miktarda sos, pesto veya kremalı guacamole yapmak için kullanıyoruz. Bu şeyin faydaları şunlardır:

    Hepsi bir arada: Bu üç özellikle birlikte, her alanda çok kullanışlıdır!

    Kompakt: küçüktür ve neredeyse hiç yer kaplamaz.

    Temizlemesi kolay: Özellikle küçük bir şey yaparken büyük bir mutfak robotunu temizlemek istemiyorsak, temizlemesi çok kolaydır.

    Uygun fiyatlı: Nerede bulursak bulalım, tüm set oldukça uygun fiyatlı olma eğilimindedir.

Tefal marka Hollanda'daki yerel bir dükkandan aldım ve Amazon.com üzerinde bulamadım ama yakın bir eşdeğer şudur el blenderi koios tarafından.

Mutfak Alet ve Ekipmanlarının Temelleri

Aletler bir yana, neredeyse her gün kullandığımız iki temel ekipman parçası daha var.

4. Yıllarca Kullanabileceğiniz Çelik Tencere

    Çok yönlü: Köriler, makarnalar, çorbalar veya hemen hemen her şeyi yapmak için kullanıyoruz! Ayrıca hem ocakta hem de fırında kullanılabilir.

    Yapışmaz:  Yapışmaz taban, pişirmeyi ve temizlemeyi çok daha kolay hale getirir!

    Açık renk: İçi açık bir renktir, bu nedenle işlerin çok çabuk kızardığını anlamak kolaydır.

    Isıyı tutar: ve dökme demiri göz önüne alındığında ısıyı gerçekten iyi tutar.

    Ömür boyu garanti: Yıllarca kullanacağımız mutfak parçalarından biridir.

Tencerenin ağır olduğunu ve kulpların ısınabileceğini belirtmekte fayda var; bu kombinasyon bazen başa çıkmayı zorlaştırabilir. Yine de kulplar geniştir, bu nedenle bazı fırın eldivenlerini kullanırsak taşıması kolaydır.

5. Keskin Bıçaklar

Hemen hemen her şey için kullandığım iki bıçak türü var:  Sebze ve kuruyemişleri doğramak için şef bıçağı ve  meyve kesmek için soyma bıçağıdır. anadolu yakası escort Gerçekten iyi bir bıçak bileyici almayı da düşünün çünkü sebzeleri, özellikle de tatlı patates veya kabak gibi şeyleri keserken keskin bıçaklar her şeyi değiştirir. Ayrıca kör bir bıçakla kesmek daha tehlikelidir.


Yukarıdaki 5 öğenin listesi: blender, mutfak robotu, el blenderi, çelik tencere ve bıçaklar, yeni başlayan herkese tavsiye edeceğimiz 5 temel öğedir. Bunlar en sık kullandığımız ve mutfakta yemek yapmayı çok daha zahmetsiz ve keyifli hale getiren araçlar.

Bu 5'in yanı sıra, diğer birkaç mutfak eşyası da değinilmeyi hak ediyor:

Kahve Öğütücü

Adından da anlaşılacağı gibi, kahve öğütücüyü kahve öğütmek dışında keten tohumunu öğütmek için de kullanabiliriz.  Keten tohumu öğütüldüğünde, daha hızlı sertleşebilir veya kötüleşebilir, bu nedenle bir seferde yalnızca küçük bir miktarı karıştırmak en iyisidir. Kahve öğütücü bu işi gerçekten iyi yapıyor.  Bu zorunlu bir makine değil, çünkü kahve veya diğer malzemeleri öğütülmüş olarak satın alabiliriz. Ancak tazeliğin veya besinlerin yeni öğütüldüğündeki tadının çok daha iyi ve keyifli olabileceğini biliyoruz.

Sarımsak Ezici

Toz sarımsak ve ezilmiş sarımsak tariflere farklı bir lezzet katıyor. Acelemiz olduğunda hızlıca yemeklere eklemek için sarımsağı ezebiliriz. Sarımsakları bir şef bıçağıyla doğrayabiliriz, ancak bazen sadece sarımsak kırıcı ile işi çabucak bitirmek isteyebiliriz.

Tahta Kaşıklar ve Silikon Spatulalar

Tahta kaşıklar ısınmaz ve tencerenizin içini çizmez. Birkaç taneye sahip olmak kolaylık sağlayabilir.

Silikon spatulalar, yiyeceğin her son parçasını çıkarmak istediğimizde, mutfak robotunun içini temizlemeye gerçekten yardımcı olur. Ayrıca  kek hamuru gibi yapışkan bir karışım yayarken de gerçekten yardımcı oluyor.

Ölçü Kapları ve Kaşıkları

Birçok ülkenin yiyeceklerini bardak ve kaşık kullanarak ölçmek yerine kullandığını biliyoruz, ancak bazı ölçü kapları ve kaşıklarının elinizde olması gerçekten kullanışlıdır.

Hava Geçirmez Kaplar

Artık yiyecekleri, hazırladığımız malzemeleri veya dondurucudaki şeyleri saklamak için hava geçirmez kaplar kullanıyoruz. Ayrıca işe veya okula öğle yemeğini getirdiğimiz zaman için harika bir yemek kabı. Hava geçirmez olmaları yiyecekleri daha uzun süre taze tutar  ve dökülmeleri önler.

Kesme Tahtaları

Kesme tahtalarımızı sadece kesim için kullanmıyoruz. Bunları servis tabağı ve sıcak yemeklerin dinlenme yeri olarak da kullandık. İşte kesme veya servis için bazı benzer tahtalardır.

Su Isıtıcısı

Ocakta bir tencerede su kaynatabilmemize rağmen, bir su ısıtıcısı hızlıdır. Su kaynadığında çoğu kapandığı için bebek bakıcılığı yapmamıza gerek yok. avrupa yakası escort Ayrıca, suyu önceden kaynatmak için bir su ısıtıcısı kullanmak, makarna gibi kaynamış su gerektiren tarifler için pişirme süresini kısaltmaya yardımcı olur.

Tencere ve Tavalar

Kızartmalarımız veya pankek gibi tavada kızartma gerektiren herhangi bir şey için geniş tabanlı bir tava kullanırız. Ayrıca, bir veya iki porsiyon çorbayı yeniden ısıtmak için kullandığımız daha küçük bir tenceremiz de olmalıdır.
75
Genel Sohbet / Gündelik Davranışlar Ne Zaman ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:58 ös
Hepimizin gündelik hayatta yapmaktan hoşlandığı davranışlar ve faaliyetler vardır. Birbirinden farklı olan bu davranışlar, kimseye zararı yokmuş gibi görünse de bazen başta kişinin kendisi için zararlı bir davranışa dönüşebilir. Peki, bu gündelik davranışları ne zaman anormal olarak tanımlayabiliriz? Bir davranışın anormal sayılabilmesi için bazı ölçütlerden geçmesi gereklidir. Bunlar, olağandışı olmak, sosyal sapkınlık, gerçekliğin hatalı algılanması ve yorumlanması, belirgin kişisel sıkıntı, uyumsuz ya da kendini engelleyen davranış ve tehlikeli olmasıdır. Fakat bunların hepsi tek başına bir davranışa anormal dememiz için yeterli değildir. Normdan sapmış, kişinin işlevselliğini bozan, kişide belirgin bir sıkıntı/duygular yaratan ve kişinin kendisi veya başkaları için zararlı olan davranışlar anormal olarak değerlendirilir. Aynı zamanda davranışların bağlamını da değerlendirmek gerekiyor. Yani, bir davranışın yoğunluğu, sıklığı ve sürekliliği de anormallik değerlendirmesi için önemli kriterlerdendir. Özetle anormal davranış, bağlamla uyumsuz olmalı, belirli bir süreye yayılmış olmalı, yoğun bir biçimde hissediliyor olmalı ve ciddi belirgin sıkıntı yaratmalı, mutlaka işlevsellikte de bozulma gözlenmelidir.

Cep telefonları, artık hayatımızın merkezinde bulunan iletişim araçlarında sayılır. Akıllı telefonlarla birlikte cep telefonu ile her şeyi yapmak mümkün olduğundan beri kullanım sıklığı ve önem derecesi daha çok artmıştır. Fakat bazı kişiler özellikle gençler tarafından bu araç sanki kişinin eli, koluymuş gibi abartılı derecede önemli bir hal alır. Eğer bir kişi normalde kullanması gerekenden daha fazla telefonla vakit geçiriyorsa (örneğin, arkadaşıyla buluştuğunda veya yemek yerken bile karşıdaki kişiyle sohbet etmek yerine telefonuyla ilgileniyorsa), bir günde yapması gereken işleri aksatacak kadar işlevselliği bozuluyorsa (örneğin, telefondan kafasını kaldırmayıp çalışması gereken dersi çalışmamak, çok fazla vakit geçirip uykusuz kaldığı için sabah kalkması gereken saatte kalkamamak dolayısıyla işe ve okula geç kalmak gibi), telefonun ayrı kalması gereken sürelerde aşırı bir şekilde kaygı, üzüntü gibi olumsuz duygular hissediyorsa (bu duygunun uzun süre devam ediyor olması lazım) ve fazla telefon kullanımı artık kendisine ve/veya başkalarına fiziksel ve/veya psikolojik zarar verme ihtimali olduğunda artık anormal davranış seviyesindedir diyebiliriz. pendik escort Ünal ve Arslan (2013) tarafından cep telefonlarının bilinçsizce ve aşırı kullanımı nedeniyle ortaya çıkan başlıca fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar şöyle sıralanmıştır: Sürekli ekrana bakmak nedeniyle baş ağrısı, göz sulanması, göz yorgunluğu gibi fiziksel sağlık sorunlarına neden olması, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarının yaygınlaşması ile gerçek hayatta görüşmektense akıllı telefon üzerinden görüşmeye bağlı olarak asosyalliğe neden olması, sürekli cep telefonunu kontrol etmek nedeniyle konsantre kaybına neden olması, herkesle kolayca iletişim kurulabilmesi nedeniyle sağlıklı ve yasal olmayan ortamlara, çekilebilme riski, casus yazılımlar ile insanların özel hayatına müdahale edilebilmesi, uyku problemlerine neden olmasıdır. Buna göre akıllı telefon kullanımı gündelik hayatın bir parçası olmakla birlikte bazen anormal davranış olarak da tanımlanabilir.

Dijital ve/veya çevrimiçi oyunlar da giderek özellikle çocuklar ve gençler tarafından fazla ilgi gören teknolojik gelişmelerden bir tanesi. Bir kişi aşırı derecede video oyunları oynuyorsa, oynamama durumunda veya uzak kalması gerektiği durumda olumsuz duygular hissediyorsa, oyunlar yüzünden gündelik yapması gereken işleri yerine getiremiyorsa (işe gitmek, okula gitmek vb), kişinin kendisine ve çevresine zarar verme ihtimali varsa (saldırganlık, madde kullanımı vb) davranışı anormal olarak değerlendirebiliriz. Dijital oyun oynama süresi, bağımlılığın göstergelerinden biridir ve bağımlıların oyun oynama süreleri bağımlı olmayanlara göre daha yüksektir. Bilgisayar oyunlarının yoğun kullanımı kişiyi pozitif değil daha çok benlik saygısı, sosyal olma ve akademik başarı yönlerinden negatif biçimde etkilemektedir (Roe ve Muijs, 1998). Oyun tercihlerinde, özellikle yoğun şiddet içeren dijital oyunların, yalnızlık, düşük yaşam doyumu, depresyon ya da dikkat sorunları vb., psikososyal sorunlara neden olabildiği gibi kimi dijital oyunların da yorgunluk ve stresi azalttığı, boş zamanları değerli hale getirdiği, stresten uzaklaştırdığı, problemlerle baş edebilme ve öz güveni yükseltmeye yardımcı olduğu ve görsel-dikkat becerilerini geliştirdiği belirtilmektedir (Irmak ve Erdoğan, 2015).

Sosyal medya, yeni ve daha önce görülmemiş biçim, içerik ve iletişim alt yapısı sayesinde kullanıcıların günlük programlarının önemli bir kısmını kapsamaktadır. Bazen kişiler işlevselliğini bozacak, internet çekmeyişi veya az beğeni almak gibi nedenlerle aşırı belirgin olumsuz duygular sergileyebilirler. escort pendik Hatta sosyal medyadaki durumlardan dolayı özellikle kendine zarar verme ihtimali de oluşabilir veya "ne kadar çok beğeni alırsam o kadar fazla seviliyorum" gibi doğru olmayan bilişsel çarpıtmaları da oluşabilir. Böyle bir sosyal medya kullanımı anormal olur. Sosyal medyada olan meşguliyet daha fazla olduğunda ve duygusal desteğe daha çok ihtiyaç duymaya başlamaktadır. Kişilerin  aile içi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri giderek zayıflatmaktadır. Bununla birlikte içine kapanık olmakta ve sosyal medyaya bağımlı hale getirmektedir (Çiftçi, 2018).

İnternette günlük hayatta fazlasıyla kullandığımız ve iletişim için gerekli bir araç. Fakat interneti de kişiler yokluğunda aşırı olumsuz duygular hissedecek, kendileri ve başkaları için zararlı olacak (kişilerin özel alanlarına girebilmek vb.) ve işlevselliklerini bozacak (gündelik işleri yerine getirememek) derecede yani anormal şekilde kullanabiliyorlar. İnterneti bağımlılık derecesinde kullandığında genel olarak bir bireyin interneti gün içerisinde yoğun kullanılma isteğinin önüne geçememesi, internete bağlı olmadığında hayattan zevk almaması, internetten yoksun kaldığında aşırı sinirlilik hali ve saldırgan davranışlar göstermesi ve kişinin iş, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması gözlemlenebiliyor (Young, 2004).

Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdan biridir ve hepimiz bu ihtiyacımızı karşılamak isteriz. Fakat bazı kişiler bazen duygularla yemeyi eşleştirdiği için, bazen kaygı, korku, suçluluk gibi olumsuz duygulardan dolayı aşırı yemek yiyebiliyor. Bazen de beden algıları bozulduğu için, bilişsel çarpıtmaları olduğu için az veya hiç yemek yemeyebiliyorlar ve yediklerinde de kaygı ve suçluluk hissediyorlar. İki türlü de özellikle kendilerine zarar verdikleri için anormal şekilde beslenmek diyebiliriz. kurtköy escort Bu kaygıların beraberinde getirdiği, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, anoreksiya nevroza, bulimiya nevroza veya pika gibi yeme bozukluklarına neden olabilmektedir. Gençlerde ortaya çıkan bu beden algısı kaygısı, içinde yaşanılan kültürle de doğrudan bağlantılıdır. Kültürün benimsediği güzellik algısı, bireyleri de buna uyumlu olmaya itecek şekilde etkilemektedir. Cohen & Herbert (1996) yaptıkları çalışmaya göre aşırı az veya aşırı çok yemek yeme alışkanlıkları beden algısı, benlik saygısını olumsuz yönde etkileyebiliyor fakat sosyal çevre ile olan ilişkisinde herhangi bir anlamlı sonuç bulunamamıştır.
76
Genel Sohbet / Şiddet ve Öfke
Son İleti Gönderen xtc14 - Eyl 01, 2021, 08:58 ös
Toplumsal bir sorun olan şiddetin psikolojik kökenleri olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetin insandaki öfke duygusunun kontrol bozukluğu ile ilgili olduğunu kaydediyor. Narsisizmi yüksek olan kişilerin eleştirildiği zaman karşısındakine şiddet uyguladıklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddet uygulayan kişinin özgüveni yoktur. Şiddet zayıflık işaretidir" dedi. Şiddetin öğrenilen bir davranış olduğunu vurgulayan Tarhan, ailede yaşanan şiddet örneğinin sanal oyunlardaki şiddete oranla çocuğu çok fazla etkilediğine dikkat çekti.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sıkça gündeme gelen ve toplumsal bir sorun olan şiddetin psikolojik kökenleri ve psikopatolojik etkilerini değerlendirdi. İnsanda iki ana temel duygunun olduğunu, bunlardan birinin cinsel dürtüler ikincisinin ise saldırganlık dürtüleri olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Bu iki duygu da şiddetin sebeplerinden gibi gözüküyor. Şiddetin sosyal öğrenmeyle olması gerekiyor. Sadece başkalarına karşı değil, insan kendisine karşı da şiddet uygulayabilir. Bir kimse kendi kendine iç dünyasında da şiddet uygulayabilir. Bir vaka vardı; yıllar önce kolunu kesiyordu ve kanına ekmek batırıp yiyordu. Patolojik bir şiddet örneği ve o kişi bundan zevk alıyordu. İnsan ilginç bir varlık. Hiçbir hayvanda bunu göremezsiniz" dedi.

Şiddet duygusunun insanda çeşitli şekillerde ortaya çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "İçsel temel güçlerimiz var. Bunlar kullanma bozukluğu olarak çıkıyor. Toplumda şiddet kabul görüyorsa bunlar artıyor. Mesela şiddetin kabul gören bir alanı var; küfür etmek mesela. Futbol sahalarında şiddet kabul görüyor" diye konuştu. Şiddetin psikolojik, fiziksel ve duygusal şiddet olarak türlerinin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde tüm dünyada şiddet olaylarının artış gösterdiğine dikkat çekerek şunları söyledi: "Kişiye mobing uygulamak, kişiyi yok saymak ve bunu sistemli bir şekilde yapmak psikolojik şiddettir. maltepe escort Aile içinde yapılırsa domestik şiddet deniyor. ABD'de istatistik veriler var. Acil servislere başvuran hastaların 'si aile içi şiddetten başvurmuş. Bizim acil servislerimizle ilgili bilgim yok ama varsa da % 17 kadar olduğunu düşünmüyorum. Bu da şiddetin küresel bir sorun olduğunu gösteriyor. Peki, neden günümüzde şiddet arttı? Önceden insanlar daha vahşiydi daha ilkeldi. Şiddet insanın doğasında var.
Narsisizm, şiddeti artırıyor

Şiddeti artıran bir sebep ise narsisizm. Kişinin egosu o kadar yüksek oluyor ki. Mesela yurtta aynı odada kalan iki arkadaş var. Birisi 'Ortak buzdolabındaki çikolatayı neden yedin?' diye diğerine şiddet uygulayabiliyor. Narsisizmde kişinin hareketlerine yorum yapıldığında narsisizmi yüksek olan kişi karşı tarafı düşman gibi görüyor. Eleştiriye kapalı olma şiddetin en temel sebebidir. Narsisizmi yüksek olan kişiler şiddete eğilimli oluyor ve eleştirildiği zaman karşısındakine şiddet uyguluyor. Ama eğitimli narsisistler başkasına şiddet uygulatıyor."
Şiddet uygulayan kişi korkaktır

Hayvana şiddet, eşyaya şiddet uygulamanın ve vurup kırıcı olmanın da şiddet anlamına geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddetin nesnesi önemli. Narsisist kişi genellikle şiddeti kendinden daha güçsüz durumda olan kişilere uygular. Öfkelenir, acısını gidermek için çocuğuna ya da hayvana şiddet uygular. Şiddetin yön değiştirdiği duygular da genellikle kişinin öfkelendiği, kişiye karşı tepkisini kontrol edemediği durumlarda ortaya çıkar. Şiddet uygulayanlar arka planda korkak kişilerdir. Şiddet uygulayan kişinin özgüveni yoktur. Bağırarak ya da vurarak 'Ben varım, ben güçlüyüm' demeye çalışır. Şiddet zayıflık işaretidir. Medenileşmiş insanlar haklarını şiddete başvurmadan ve ikna yöntemi kullanarak ararlar. Duygularını sözle ifade etme becerisi olan insanlar şiddete başvurmazlar. Mezarlıkta ıslık çalan insanlar vardır. Dersiniz ki 'Ne cesur adam hiç korkmuyor!' Aslında onlar korkularıyla baş etmek için korkularının üstüne böyle giderler. Şiddet insandaki öfke duygusunun kontrol bozukluğu ile ilgilidir" diye konuştu.

Saldırganlık duygusunun tıpkı cinsellik gibi doğuştan geldiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Saldırganlık duygusu herhangi bir tehdit anında insanın kendisini koruması için verilmiş duygudur. Ama insan bu duyguyu kötüye kullanıyor. Hayvanlarda da var ama aslan toksa saldırmaz. Hayvanın güvenli alanına girmedikten sonra hayvan saldırmaz. escort maltepe Ama insan böyle değil. İnsan her yeri kendi alanı gibi görüyor" dedi. Çocuklardaki şiddet eğilimine de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Evde canlı şiddet varsa çocuk onu yansıtıyor. Kardeşini dövme ya da oyuncak fırlatma şeklinde ortaya çıkabiliyor. Oyunlardaki şiddet çocuğu evdeki kadar etkilemiyor. Anne ve babanın oyunlardaki şiddetin zararlarını, kötü bir şey olduğunu çocuğa anlatması lazım. Saldırganlık genetik ama şiddet sosyal öğrenmeyle ortaya çıkıyor. Şiddette rol model önemli" diye konuştu.
Şiddete şiddetle yanıt verilmemeli

Bağırıp çağıran kişinin her an şiddet uygulayabildiğini, bu kişi için savaş alanının şiddet uygulamak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Eşlerden birisi bağırıyor diyelim. 'O bağırıyorsa sen de bağır, tabak çanak fırlat' şeklindeki anlayışı yanlış. 1960'lı yıllarda feminizm anlayışı bu yöndeydi. Bu anlayış değiştirildi. Bağıran insan hisseden beyinle hareket eder. Siz o kişiyi düşünen beyne çekin. Bağırıp çağıran kişiye 'Niye bağırıp çağırıyorsun? Seni anlamıyorum' derseniz o da sesini düşürür. Acil servislerde biz bunu çok görüyoruz. Acil servise gelen hastaların çoğu hem fiziken hem ruhen yaralı. Korku ve endişe içinde. Yaralı dokuya dokunursanız insan hoplar ama sağlam yaraya dokunulduğunda bir şey olmaz. İnsan da ruhen yarasına dokunulmasın istiyor" diye konuştu.
Şiddet önlenebilir mi?

Şiddetin önlenmesinin ve şiddetin tedavi edilmesinin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şiddetin sebebini bulmak gerekiyor. Kişi depresyonda iken öfke kontrolü yapamıyor. Bazı kişiler içine kapanır bazı kişiler öfkelenir. Yeni kuşak antidepresanlarla tedavi ediyoruz. Böyle bir vaka vardı. Danışanımız bir öğretmendi. maltepe escorr Baktık beyinde serotonin azalmasına işaret eden duygular var. Bu tür vakaların önemli bir kısmı tedavi edilebiliyor ama bireysel olarak tedavi görmesi gerekiyor. Biz bu kişilere duygu ifadesi eğitimi veriyoruz. Kişi bunu öğrendiği zaman duygularını şiddet yoluyla değil de sözel olarak ifade etmeyi başarabiliyor" diye konuştu.
77
Genel Sohbet / Yurtdışında Çalışarak Kariyer ...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 19, 2021, 04:33 ös


Bir çok kişinin hayali yurtdışında yaşamak, yurtdışında çalışmak ve karlı iş fikirleri ile zengin olmaktır. Yurtdışına çıkan Türk vatandaşları genellikle Avrupa ülkelerini tercih etmekle birlikte en çok çalıştıkları iş kolu genellikle turizm ve yeme-içme sektörüdür. Elbette mesleki tecrübeleriniz ve dil bilginiz yapacağınız işi etkileyecektir. Yurtdışında çalışmak isteyen kişilerin ilgi alanlarına göre ve bulundukları ülkenin iş olanaklarına göre seçim yapabilirler. İnşaat sektörü, gıda sektöre gibi iş alanları gitmiş olduğunuz ülkeye göre değişmektedir. Yurtdışında çalışmak için istihdam açığı olan ülkeleri tercih etmeniz sizin için yararlı olacaktır.

Yurtdışı asgari ücretler ile yaşayan ve çalışan çok sayıda Türk bulunmaktadır. Türkiye vatandaşları, özellikle dil açısından genellikle İngilizce konuşan ülkelerin vatandaşları kadar avantaj sahibi olmasa bile dillerini geliştirdikten sonra birçok alanda iş bulma fırsatı bulunabilmektedir. Yurtdışına özellikle dilinizi geliştirmek için gidiyorsanız, part time iş fırsatlarından yararlanabilirsiniz. Gideceğiniz ülkeyi buna göre seçerseniz oldukça avantajlı olursunuz.
78
Genel Sohbet / Sağlıklı kilo vermek için 8 ön...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Özlem Tay, kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kiloların fazlasıyla geri alındığını belirterek, bazı püf noktalarına dikkat edilip kuralların uygulandığında sağlıklı kiloya ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledi.

Diyetisyen Özlem Tay, kışın sağlıklı kilo vermek için en etkili 8 yöntem hakkında bilgi verdi. Kışın sağlıklı kilo vermenin mümkün olabileceğini belirten Diyetisyen Özlem Tay, kış aylarının kısa günleri ve havanın erken kararmasının, gün içerisinde yemek yeme alışkanlığını azaltığını dile getirdi. Bu durumun, kışın zayıflayabilmek için bir avantaj oluşturduğunu ifade eden Tay, "Kışın kilo vermeyi sağlayan ayrıcalıklara rağmen yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle verilen kilolar fazlasıyla geri alınıyor. Bazı püf noktalarına dikkat edilip kurallar uygulandığında ise sağlıklı kiloya ulaşmak mümkün olabiliyor" dedi.

"Kış mevsimini kilolu geçirmek zorunda kalmayın"

Vücutta bulunan yağ hücrelerinin ikiye ayrıldığını dile getiren Tay, beyaz hücreler daha çok kilo alımına neden olurken, kahverengi hücrelerin ise yağları kısa sürede yakarak, vücut ısısını dengede tutmaya çalıştığını açıkladı. bostancı escort Tay, "Kış aylarında vücut üşüdüğünü hissettiği anda, ısıyı dengede tutmak amacıyla kahverengi hücreleri harekete geçirir. Böylelikle beyaz yağ hücreleri yakılır ve vücutta enerji olarak açığa çıkar.

Metabolizma hızı da bu sayede artar. Kış mevsiminde soğuk havanın yanı sıra kış sebzelerinden de kilo vermek için yararlanılabilir. Karalahana, beyaz lahana, pazı, brokoli, kereviz, ıspanak ve pırasa gibi kök bitkileri, kilo kaybında önemli bir role sahiptir. Çünkü kök bitkileri diğer besinlere oranla ortalama iki kat daha fazla lif içerir" ifadelerini kullandı.

"Vücudunuzu aç bırakarak cezalandırmayın"

Uzun süre aç kalmanın zayıflamaya yardımcı olduğunu belirten Tay, ancak açlıkla verilen kiloların, vücuttan su ve kas kayıplarına yol açtığını söyledi. Tay, "Aynı zamanda uzun süreli açlıktan sonra alınan besinler, metabolizmanın yaşamını sürdürmesi için daha yavaş çalışılarak harcanır. Bu şekilde vücut kendini koruma altına alır ve her alınana kaloriyi vücuda yağ olarak depolar. Yani vücut, bu tür bir beslenme alışkanlığına vücut uzun süre dayanmaz ve eski yeme alışkanlıklarına dönüldüğünde, verilen kilolar hızla geri alınır. Aç kalarak günlük yaşama devam etmeye çalışmak; yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve nefeste aseton kokusu gibi sorunlara yol açmaktadır" diye konuştu.

"Light yiyecekleri abartmayın"

Enerji içeriği açısından referans ürünlere göre yağı yüzde 25 azaltılmış ürünlerin light besin olarak kabul edildiğini dile getiren Tay, "Bu besinlerin enerjilerinin yanında genellikle şeker ve yağ içerikleri de azaltılmıştır. beykoz escort Light ürünün üretim sebebi günlük alması gereken kalori, yağ ve şeker miktarını azaltmak, aynı zamanda içerdiği lif içeriği sayesinde kişiye doygunluk hissi vermesini sağlamaktır. Diyet yapanlar için önerilen bu ürünler kontrolsüz tüketildiğinde, kilo vermek yerine kilo alımına yol açar" şeklinde konuştu.

"Tek bir besin çeşidine takılmayın"

Yaşam boyunca görülen ve tüketilen hiçbir besinin diğerinden üstün olmadığını belirten Tay, "Herhangi bir besin gurubunun atlanması vücut sağlığını olumsuz etkilemekte, kalp ve kanser gibi önemli hastalıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Her çeşit besin grubunun vücut için ayrı bir işlevi bulunmaktadır. Hiçbir besin tek başına, son derece karmaşık ve sistemli işleyen vücut mekanizmasının, düzensiz ve eksiksiz çalışmasını sağlayacak bir etkiye sahip değildir. Bu nedenle besin çeşitliliğine önem verilmeli ve her besin grubundan yeterli miktarda tüketilmelidir. güzelyalı escort Sofralar her renkten sebze ve meyve ağırlıklı olarak hazırlanmalıdır" dedi.
79
Genel Sohbet / Varikosel Nedir? Nasıl Korunul...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Varikosel, erkekte kısırlık nedenleri arasında en sık görülenidir. Normal toplumda %15, çocuğumuz olmuyor diye başvuran erkeklerin yaklaşık %35-40'ında(19-35 yaş grubunda:%24, 40 yaşın üstünde: %48) varikosel tespit edilir. Tedavisi ameliyatla yapılmaktadır. Erken tedavi, daha sağlıklı spermlerin üretilmesine ve hatta adolesan varikoseline bağlı küçülmüş bir testisin büyümesine yardımcı olabilir.

Çok merkezli (meta-analiz) yapılan bir çalışmada çalışmada muayenede varikoseli bulunan erkeklerin ameliyatla tedavi edilmeleri durumunda, ameliyat yapılmayanlardan yaklaşık üç kat kat daha fazla çocuk sahibi olma şansı elde ettikleri gösterilmiştir. Özellikle sperm değerleri bozuldukça bu oranın daha da yükseldiği bilinmektedir.

Varikosel, testisleri yıkayan kirli kan taşıyan venöz damarların anormal şekilde genişleyip, içlerindeki kanı taşıyamaz olmaları ve neticede kanın geri kaçması durumudur. Bu damarlar, oksijen ve besinler bakımından düşük olan kanı testislerden taşır. Genişlemiş damarlarında oluşan  geriakım  testislerde şişmeye sebep olur ve beklenen perfüzyon ve sağlıklı beslenme gerçekleşmez. Varikosel bacağındaki varisli damarlara benzer bir damar genişlemesidir. Varikosel hastalığı, ergenlik öncesi ve ergenlerde(adolesan) sık görülür, 10 yaşından küçük erkek çocuklarda nadir görülür. Erişkin erkeklerin yaklaşık %15'inde rastlanılır. escort bayan Sıklıkla sol tarafta bulunur ama nadir de olsa sağ ya da iki taraflı da gelişebilir. Sağ tarafta bulunan varikosel olgularında, karın içinde damarlara bası yapan kitleler bakımından dikkatli olunmalıdır. Varikosel bazen tümör (böbrek tümörü) belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda ultrasonografik inceleme ile araştırılır, olmazsa bilgisayarlı tomografi ya da MR görüntüleme ile daha detaylı tetkik edilirler. Varikosel genellikle belirti vermez ve ağrısızdır, ve çoğunlukla tedavi gerektirmez.

Varikosel Neden Olur?

Varikosellerin neden geliştiği kesin bilinmemekle birlikte. Varikosel, yapısal bir bozukluktur ve değişik nedenlerden dolayı gelişmiş olabilir.


Damar içindeki kapakçıkların yetersiz gelişimi nedeniyle olmuş olabilir.

Özellikle sol taraf testis damarlarında kan basıncının yüksek olması da bunu yapabilir.

"Nutcracker" dediğimiz bir fenomenle, testisten çıkan damarların daha büyük damarlar arasında sıkışmasına da bağlı olabilir.

Ergenlikte testise gelen kan akımının, testisten çıkan kan akımının kaldıramayacağı kadar yüksek olması durumları da varikosel gelişmesinde sorumlu tutulmaktadır. Yani genç erkeklerde hızlı cinsel organ büyümesi ile ilişkili olabilir

Ama özellikle sağ tarafta görülen varikosel olgularında karın içinde bası yapan kitleler de söz konusu olabilir.

Varikosel Sperm kalitesi üzerine etkileri nelerdir?

Anormal sperm parametrelerine sahip hastaların %25'inde varikosel tespit edilir. Varikoseli olan hastaların ise %35-55'inde anormal sperm parametrelerine sahip olduğu görülür.Varikosel derecesi ne kadar fazla ise sperm parametreleride o derece anormal olarak görülmektedir, derece 3 de bu oran %54'e kadar çıkmaktadır. Varikoselin sperm parametrelinin üzerine ve kısırlığa olan olumsuz etkileri temel olarak hala çok net olmamakla beraber oksidadif stres, ısı artışı, böbrek ve böbreküstü bezinden zararlı maddelerin(metabolitlerin) reflüsü, hormonal dengesizlik ve hiposki(oksjen azlığı) gibi çok faktörlü mekanizmalar suçlanmaktadır. anadolu yakası escort Bu olumsuz etkilerin merkezinde temel olarak oksidatif stres rol oymamakta ve yer almaktadır.Varikoselin derecesi arttıkça oksidadif stres yükü de artmakta ve başarılı bir ameliyattan sonra bu stres ortadan kalkmaktadır.Varikosele bağlı oksidatif sters DNA hasarına neden olmakta hamilelikte düşüklere ve genetik bozukluklaada neden olduğu gösterilmiştir. DNA hasarı DNA fragmantasyon indexi ile değerlendirilmektedir.

Aşağıdaki nedenlerden biri ya da bir kaçı sonucu sperm kalitesinde ve üretiminde bozulma görülebilir:

    1-Testisten drene olamayan kirli kanın geriye doğru testis içine yaptığı basınca bağlı staz ve bunun yarattığı oksijen düşüklüğü.

    2-Testislerde erkeklik hormonu olan testosteron salgılayan Leydig hücrelerinde gelişen fonksiyon bozukluğu.

    3-Sperm hücrelerinin gelişiminde ortaya çıkan bozulma.

    4-Geriye kaçan kan ile birlikte böbreklerden ve böbreküstü bezden gelen ve toksik maddeler içeren kirli kanın testislere geri akması.

    5-Testislerde ısı artımı (normalde testisler skrotum içinde vücut ısısından 2 ila 3 derece daha düşük ısıda çalışırlar, bu ısı artarsa sperm üretimi de bozulabilir).

    6-Gonadotropin ve androjen hormonlarının salgılanmasında bozulmalar.

    7-Sperm hücreleri ile bunları saran doku tabakaları (lamina propria-ekstrasellüler matriks-germinal epitel) arasında iletişim bozukluğu.

    8-Genişlemiş damarlar içinde biriken nitrik oksit (NO) varikoseli olan erkeklerde üreme fonksiyonlarını bozarak çocuk olmasını önleyebilir .

    9-Etkilenen testisin küçülmesi(atrofi). Testis çok sayıda sperm üreten tübüllerden oluşur. Varikoselde bu tübüller zarar görür testis küçülür ve yumuşar. Testisin küçülmesine neyin sebep olduğu açık olammakla beraber venöz kan (kirli kan) birikiminin yarattığı baskıdan söz edilebilir.

Varikoselin Belirtileri Nelerdir?

Varikosellerde genellikle semptom olmaz. ümraniye escort Bazı durumlarda, künt-keskin ağrıya kadar değişen bir skalada ve derecelerde ağrı olabilir. Ağrı, ayakta ve eforla artar, gün boyunca devam eder, sırt üstü yatınca hasta rahatlar.

Varikoseli hasta kendiside  fark edebilir veya rutin bir fizik muayene sırasında veya daha büyük bir yaşta kısırlık değerlendirmesi sırasında ebeveynleriniz veya bir doktor tarafından fark edilebilir.

Varikoselin Teşhisi ve Derecelendirilmesi

Varikosel tanısında altın standart fizik muayenedir. Ayrıntılı bir tıbbi öykü ve varsa belirtiler tanıda yol göstericidir.Varikosel tanısı klinik muayene ile konulur. Ultrason ve Dopplerin,bazı durumlarda özellikle reflü tespitinde ve miktarını tayin etmede katkısı vardır. Optimal sıcak ortamda ve hasta ayakta iken elle muayene yapılır. Bu sırada ıkındırılarak (Valsalva manevrası) damarlarda gözle fark edilemeyen genişlemeler de hissedilmeye çalışılır.

Muayene bulgularına göre varikosel 3 dereceye ayrılır:

    1. Derece: Ancak ıkındırma ile fark edilen, hafif derecede varikosel.

    2. Derece: Normal solunumda ama ancak elle muayenede fark edilen, orta derecede varikosel.

    3. Derece: İstirahat halinde elle hissedilen ve gözle bile fark edilebilen büyük varikoseller.

Fizik Muayene: Fizik muayenede ayakta iken ve/veya ıkınırken ortaya çıkan variköz damarlar tanı koydurur. Şişmiş damarlar "kurtçuk dolu  torba" gibi hissedebilir. Her iki testis boyutlarını karşılaştırmak  için beraber incelenmelidir. Varikoselden etkilenen testis genellikle daha küçüktür. Hasta muayene edilirken önce yatar pozisyonda damarlar kontrol edilir. Bu sırada geriye doğru boşaltılır ve hemen arkasında ayağa kaldırılarak boşalan damarların kanla dolması derecesine bakılır. İşte bu sırada damarlarda ortaya çıkan değişiklikler yukarıdaki skalaya göre derecelendirilir. Varikosel ne kadar büyükse, tedaviden de o kadar fazla yarar sağlanılır.

Dopler Ultrasonografik inceleme: Doppler ultrason ile varikosel muayenesi bazı durumlarda istenir. Özellikle skrotumu küçük olan ya da artmış yağ dokusu nedeniyle iyi bir değerlendirme yapılamayan veya önceden ameliyat olmuş şimdi ise kontrole gelen bazı erkeklerde gerekebilir. Ama yine de teşhisde asıl olan, elle muayenedir.Dopler USG ayrıca  varikosel ameliyatından sonra semen parametrelerinde yeterince iyileşme olmaması ve başarısız ameliyat ve tekrar ettiği(Nüks) düşünülen hastalarda ve adölesan varikoselin takibinde kullanılmaktadır.

Doppler USG de İstirahatta veya hasta ıkındığında damar çapları (3 mm ve üstü) ve geri akımın(reflü 2 saniyeden fazla olması) varikosel tanısının doğrulanması için kullanılır.


Adolesan Varikosel Nedir?


Ergenlik varikoseli (adölesan varikoseli), Adolesan yaşlarda (11 ile 16 yaş arası) testislerin bulunduğu torbalarda ağrı gibi bulguların yanı sıra, testis gelişiminde gerileme, atrofi (küçülme) ve erişkin yaşlarda sperm değerlerinin bozulması sonucunda kısırlığa yol açabilecek varikosel türüdür. Çocukluk çağı ve adolesan yaş grubundaki varikosel olgularının çoğu herhangi bir belirti vermez. Genelde fizik muayene ile tesadüfen saptanırlar veya aileler tarafından fark edilirler. Fizik muayene yapıldığında, olguların yaklaşık %10'unda etkilenen taraftaki testiste hacim kaybı saptanmaktadır. Adölesan varikoselin görülme sıklığı %15 olmakla beraber, büyümenin hızlandığı 13 yaşından sonra yaşla birlikte artmaktadır. samandıra escort Olguların %90'ında sol varikosel görülürken yaklaşık %10 olguda iki taraflı varikosel   saptanır.Adölesan varikosel değerlendirilirken testis hacmi de ölçülür. Testis hacimlerinin ölçülmesi, varikosel tedavisinin gerekliliği ve varikoselektomi sonrası testis hacimlerinin izlenmesi açısından gereklidir. Testis hacimleri, çeşitli hacim ölçerlerin (orşidometre) yanı sıra ultrasonografi ile de ölçülebilmektedir. Adölesan varikosel de temel amaç kısırlığı önlemek, optimal hormon üretiminin devamını sağlamak ve   testis hacmini korumaktır. 

Varikosel Tedavisi Nasıl Yapılır?

Varikosel tedavisinin tek yolu cerrahidir, ancak tüm hastalar ameliyattan fayda görmeyebilir. Temel olarak kısırlık şikayeti  olan hastalarda varikosel varsa ve sperm parametrelerinde bozulma varsa varikosel ameliyatı önerilmektedir. Bunların dışında günlük yaşantıyı etkileyecek tarzda ağrı yapıyorsa, adölesan döneminde varikoseli var ve iki testis arasında %20 den fazla küçülme(2-3cc) , ağır bedensel spor veya çalışma hareketi yapanlarda, mevcut varikoselin ilerleyeceği düşünülen hastalar, kozmetik kaygı taşıyan hastalar varikosel ameliyatı için aday hastalardır.

Varikosel ameliyatından sonra sonuçlarını değerlendirmek için en az ameliyattan birkaç ay geçmesi beklenir. Bunun nedeni, yeni spermlerin gelişimi ve ameliyatın etkileri yaklaşık 3 ay içinde ortaya çıkmasıdır.

Cerrahi: Cerrahi girişim, genişlemiş damarların kasıktan küçük bir cerrah kesi ile bu genişlemiş damarlar(testiküler ven, kremasterik-eksternal testiküler venler ve kısmen de vazal venler) bağlanır, böylelikle kirli kan bu genişlemiş damarlar yerine daha sağlıklı damarlara yönlenmiş olur ve zaman içinde bu variköz damarlar atrofiye olarak kaybolur.

Mikrocerrahi: Bu yöntemle çıplak gözle görülemeyen lenf damarları korunur ve oluşabilecek komplikasyon görülme riski azalır, lenfatik akış engellenmemiş olur.

Laparoskopik: Varikoselektomi Laparoskopik olarakta yapılabilir, sonuçlar birbirine benzerdir

Anjiografik Tıkama: Daha az sıklıkla, varikosel tedavisinde anjiyografik oklüzyon adı verilen bir prosedür kullanılır. Varikoz damarlara özel bir sklerozan  madde enjekte edilir ve bu madde damarlarda çöker ve tıkaç oluşturur,Anestezi gerektirmez ancak ışın(radyasyon) maruziyeti olur.

Tekrar Eden Nüks Varikosel Nedir?

Daha önce bahsedildiği gibi uygun yöntem ve titizlikle yapılmadığı, eksternal ve internal spermatik venler tümün bağlanmadığı durumlarda  varikosel ameliyatında yeterli sonuç alınamamaktadır biz buna sebat eden(persistan) veya nüks(Tekrarlayan) varikosel demekteyiz. Bu durum doğuştan gelen bazı anatomik damar varyasyonlarından da kaynaklanabilmektedir. caddebostan escort Nüks varikosel değerlendirilmesi için ameliyattan sonra 6-10 ay içinde sperm parametrelerinde düzelme olmaması, gebelik sağlanamaması, testis gelişme geriliğinin devam etmesi, ağrı ve testosteron düşüklüğüne bağlı şikayetlerinin devamı bize nüks varikoseli düşündürecek bulgulardır. Nüks varikoselin tanısında Fizik muayene ve  özellikle Doppler USG kullanılmaktadır.
80
Genel Sohbet / Kilo vermede yanlış uygulamala...
Son İleti Gönderen xtc14 - Ağu 18, 2021, 03:45 ös


Sağlıklı beslenme ve diyet konusunda herkesin bir fikri ve doğru bildikleri vardır. Ancak bu bilgiler kulaktan kulağa bilgi kirliliğine yol açmaktadır.

Bugün doğru beslenmede aslında doğru bildiğiniz yanlışlardan bahsedeceğim.

1. Aç kalırsam kilo veririm. YANLIŞ!

Uzun süre aç kalmak sizi kısa zamanda zayıflatır fakat bu zayıflamanın çoğu vücuttan su ve kas kayıplarına neden olmaktadır. Aynı zamanda aç kalarak vücudumuz aldığımız az kalorili besinleri metabolizmamız yaşamını sürdürübilmesi için daha yavaş harcar. Bu şekilde vücut kendini koruma altına alır ve her alınana kaloriyi vücuda yağ olarak depolar. Bu tür beslenme programına vücut uzun süre dayamayacağı için, eski yeme alışkanlıklarına döndüğünde metabolizma yavaşladığı için verdiği kiloları hızlı bir şekilde geri alır. Bunu da unutmayalım, aç kalarak günlük yaşamaya devam etmeye çalışmak kişide yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı ve ağız içi aseton kokusu gibi sıkıntılarla karşı karşı kalmaktadır.

2. Aldığım besin 'Light' ise istediğim kadar yiyebilirim. YANLIŞ!

Light ürün nedir? Öncelikle buna açıklık getirelim. Enerji içeriği açısında referans ürünlere göre yağı %25 azaltılmış üründür. Bu enerjisi azaltılmış ürünler genellikle şeker ve yağı azaltılmış ürünlerdir. Light ürünün üretim sebebi günlük alması gereken kalori,yağ ve şeker miktarını azaltmaktır aynı zamanda içerdiği lif içeriği sayasinde kişiye doygunluk hissi vereceğindendiyet yapanlar tüketebilir. kurtköy escort Fakat kontrollü bir şekilde tüketilmez ise kilo vermek yerine kilo aldırır.

3. Tek bir besin çeşidi ile zayıflama isteği.YANLIŞ!

Yaşamımız boyunca gördüğümüz ve tükettiğimiz hiçbir besin diğerinden üstün değildir. Herhengi bir besin gurubunun atlanması vücut sağlığını olumsuz etkilemekte ve önemli hastalıklardan olan kalp ve kanser riskini artırmaktadır. Dünyada her varlığın bir sebebi olduğu düşünülürse, her çeşit besin gurubununda vücudumuz için önemli işlevleri vardır. Hiçbir besin tek başına, son derece karmaşık ve sistemli işleyen vucüt mekanizmasını düzensiz ve eksiksik çalışmasını sağlayacak mucizevi bir etkiye sahip değildir.

4.  Kilo vermek istiyorsan ekmeği hayatından çıkar. YANLIŞ!

Özellikle beslenme uzmanı olmayan kişiler tarafından sosyal medya da ekmeğin sağlıksız bir besin olduğu ve hiç yenmemesi gerektiği dile getiriliyor. Öncelikle her besinin bir besin değeri olduğu ve yeterli ve dengeli tüketilmediği sürece  kilo alımının gerçekleşeceğini unutmayalım. Ekmek de diğer besinler gibi kişinin ihtiyacına göre alındığı takdirde kilo aldıran sağlıksız bir besin değildir. Aksine B grubu vitaminlerden zengin ve içerdiği komplekskarbanhidrat nedeniyle kişiye hem tokluk hissi veren hem de kan şekerini düzenleyen bir besin grubudur. pendik escort Kompleks karbonhidrat olarak bahsettiğim kepekli, çavdar ve tam buğday ekmeğidir. Sağlıklı bir insanın günlük alması gereken karbonhidrat miktarı bütün %55-60 olması gerekir. Bu orana ekmek yemeden ulaşmamız mümkün değildir. Şunu da unutmalayım ekmekten uzak kaldığınızda abur cubura ve yüksek kalorili yiyeceklere daha fazla yöneleceği için kilo alımı hızla artacaktır.

5. Diyet yaparken, meyve tüketmemeliyim! YANLIŞ!

Diyet yaparken en çok tüketmeniz gereken gıdaların başında, birinci olarak sebzeler ve ikinci olarak meyveler gelir. Şunu çok iyi bilmeniz gerekir ki, her gün sebze ve meyve tüketmeden sağlıklı olamazsınız. Diyet yaparken, meyve tüketimi belirli ölçüde şarttır. meyve şekeri sizin düşündüğünüz gibi diyetinizi bozmaz. Burada önemli olan kararında tüketmektir. Aksi halde, gerekli vitamin ve minerallerden yoksun kalacak ve vücudunuz bu diyet döneminde zarar görecektir. Diyet yaparken Suyu sıkılıp içilmemelidir. Lifinden ayrılan meyve şekeri, işte o zaman sizin için faydasını büyük ölçüde yitirmiş olacaktır.Her gün mutlaka meyve tüketin. Diyet yapsanızda, diyet yapmasanız da meyve tüketin.

6. Akşam 18.00 den sonra hiçbirşey yemezsek kilo veririz. YANLIŞ!

Her bireyin yaşam tarzı farklıdır ve sabah uyanma akşam yatma, iş saatleri değişkendir. Kilo vermek için önemli olan ne zaman yenildiği değil ne kadar yenildiği ve ne kadar fiziksel aktivite yaptığıdır.Burada dikkat edilmesi gereken  yatış saatinden 3 saat önce akşam yemeği ve 2 saat öncesi ara öğün saatinizi bitirmeniz gerektiğidir.'' Diyetler bireye özgüdür ve onun günlük yaşantısına uyum sağlamalıdır.''

7. Sabahları aç karnına limonlu su, greyfurt suyu ve maydanoz içmek zayıflatır. YANLIŞ

Literatürde ve bilim dünyasında Hiçbir besinin yağ yakıcı özelliği yoktur. limon ve greyfurtun içerdiği  C vitamini nedeniyle bağışıklık sistemini güçlendiren besin gruruplarıdır. Aynı zamanda kolesterol düşürmeye yardımcı bir besindir. tuzla escort Ancak Limon ve greyfurtun asitli yapısı mide asidini artırarak, açlık hissini artırır ve ileri de ciddi mide hasarına sebebiyet verir.Bu nedenle sabah aç karınana tüketmek yerine ara öğünlerde tüketmek daha sağlıklı bir tercih olacaktır.

Maydanozun c vitamini yönünden zengin idrar söktürücü bir besindir. İdrar kaybı nedeniyle insan kendini hafiflemiş hisseder, yoksa kilo kaybına ve yağ dokusu azalmasına hiç bir faydası yoktur.
Sayfa 1 ... 6 7 8 9 10